Fâtiha Suresi - Ayet 2
Türkçe Meal: Hamd 3 Allah’adır; Rabbidir 4 âlemlerin 203 .
Arapça: 2|1|2|الحمد لله رب العلمين
Arama Operatörleri:
Ayet 2
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | el-hamdu | hamd | الْحَمْدُ | حمد |
| 2 | lillahi | Allah'adır | لِلَّهِ | - |
| 3 | rabbi | Rabbi | رَبِّ | ربب |
| 4 | l-aalemine | alemlerin | الْعَالَمِينَ | علم |
Hamd kelimesinin kökü (حمد) ‘hmd’ olup övmek, methetmek (to praise) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 238 (of 1303)Ayetten en yüce övgünün/methetmenin Yüce Allah’a ait olduğunu anlarız. İnsanların ağızlarıyla neredeyse her yerde ‘Hamd olsun Allah’a’ dediklerini görmekteyiz. Ağızla bu sözü söylemenin hiçbir kıymeti yoktur. Önemli olan bu sözün gerçek anlamına tanık olmak ve tecelli edenleri kalpten hissetmektir. Bir şeyi övmek için öncelikle övülen şeyin gerçekten o övgüye veya övgülere layık olup olmadığı tam olarak anlaşılmalıdır. Bu nedenle övgüyü yapacak kimse övgüde bulunacağı konuda kendisini geliştirmelidir ki gerçek anlamda övgü yapabilsin. Örneğin okuma yazma bilmeyen bir kimse genel görelilik teorisini geliştiren Albert Einstein’ı gerçek anlamda övebilir mi? Mümkün değil. Okuma yazma bilen ancak fizikten anlamayan bir kimse Albert Einstein’ı nasıl över? Diliyle bir şeyler söyler ancak kalbinde hissettiği yavandır. Güçlü bir duygu değildir. Sadece gerçek anlamda fizikçi olan bir kimse Albert Einstein’ı tam olarak övebilir. Albert Einstein’ın yaptıklarının anlamlarını tüm kalbiyle hisseder. Albert Einstein’a olan saygısı derinleşir. Rabbimiz ki evreni/evrenleri yarattı ve muhteşem bir düzen kurdu. Onu övebilmemiz için onun eserlerini iyi anlamamız gereklidir. Evren denilen kitabı ve Kur’an’ı iyi okumak durumundayız. Evreni ve Kur’an’ı anlamaya başladığımızda Rabbimize olan saygımız, haşyetimiz kat ve kat artacaktır.En yüce övgüye sahip bir varlığı O’nun astından hiçbir şey hakkıyla, tam olarak övemez, takdir edemez. Ancak sadece kendisi hak ettiği bu övgüyü takdir edebilir, kuşatabilir. Bize düşen görev gücümüzün yettiği ölçüde evren kitabını ve Kur’an’ı anlayarak okumaktır. Rab kelimesi kökü (ربب) ‘rbb’ olup efendi/patron olmak (to be master), kumanda etmek/komuta etmek (command) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 370 (of 1303) Alem kelimesi kökü (علم) olup dünya (world), evren (universe), kâinat/düzen (cosmos) anlamındadır. Ayette çoğul isim kelimesi olarak gelmiştir. Ayetten anlarız ki Yüce Allah’ın Rab sıfatı yaratılmış olan tüm alemleri komuta etmektedir. Yüce Allah bu alemlerdeki işlerin ve oluşların; her şeyin Rab sıfatıyla efendisidir, komutanıdır.
Ayet 30
*Homo Sapiens yani bilge insan diğer insan türlerinin yerine halîfe olmuştur. 2:21 ayetinde işaret edilen insan türlerinin soyu kesilmiş ve onların yerine bilge insan yerin hâkimi yapılmıştır. Homo Sapiens öncesi Dünya gezegeninde yaşayan bu insan türleri takva sahibi değildi. Yaratılış gereği fücurlarıyla hareket ediyorlardı. Bilge insan değillerdi. Hayvansı iç güdülerle hareket ederek yerde kan döküyorlar, birbirlerini öldürüyorlar ve bozgunculuk yapıyorlardı. Melekler bunu gördüleri için Yüce Allah'a soru sormaktadırlar. **Melekler.***Yerde.****Allah.
Ayet 1
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | el-hamdu | hamd | الْحَمْدُ | حمد |
| 2 | lillahi | Allah’adır | لِلَّهِ | - |
| 3 | llezi | O ki | الَّذِي | - |
| 4 | haleka | yarattı | خَلَقَ | خلق |
| 5 | s-semavati | gökleri | السَّمَاوَاتِ | سمو |
| 6 | vel'erde | ve yeri | وَالْأَرْضَ | ارض |
| 7 | ve ceale | ve yaptı | وَجَعَلَ | جعل |
| 8 | z-zulumati | karanlıklar | الظُّلُمَاتِ | ظلم |
| 9 | ve nnura | ve nur | وَالنُّورَ | نور |
| 10 | summe | sonra | ثُمَّ | - |
| 11 | ellezine | kimseler | الَّذِينَ | - |
| 12 | keferu | kâfirlik ettiler | كَفَرُوا | كفر |
| 13 | birabbihim | Rablerine | بِرَبِّهِمْ | ربب |
| 14 | yea'dilune | eşitlerler | يَعْدِلُونَ | عدل |
*Rablerini inkar etmezler ancak O'na ortaklar koşarlar. Şirk koşarlar. Sözde O'na denk/eşit sözde başka ilahlar edinirler. Kutsal kitapların astından kitapları Yüce Allah'ın ayetleriyle eşit tutarlar.
Ayet 45
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | fekutia | öyle ki kesildi | فَقُطِعَ | قطع |
| 2 | dabiru | arkası | دَابِرُ | دبر |
| 3 | l-kavmi | kavmi/toplumu | الْقَوْمِ | قوم |
| 4 | ellezine | kimseler (ki) | الَّذِينَ | - |
| 5 | zelemu | zulmettiler | ظَلَمُوا | ظلم |
| 6 | velhamdu | ve hamd | وَالْحَمْدُ | حمد |
| 7 | lillahi | Allah’adır | لِلَّهِ | - |
| 8 | rabbi | Rabbi | رَبِّ | ربب |
| 9 | l-aalemine | alemlerin | الْعَالَمِينَ | علم |
Ayet 43
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | ve nezea'na | ve soyarız | وَنَزَعْنَا | نزع |
| 2 | ma | مَا | - | |
| 3 | fi | فِي | - | |
| 4 | sudurihim | göğüslerindekini | صُدُورِهِمْ | صدر |
| 5 | min | مِنْ | - | |
| 6 | gillin | nefretten/hınçtan | غِلٍّ | غلل |
| 7 | tecri | akar | تَجْرِي | جري |
| 8 | min | مِنْ | - | |
| 9 | tehtihimu | altından onların | تَحْتِهِمُ | تحت |
| 10 | l-enharu | nehirler | الْأَنْهَارُ | نهر |
| 11 | ve kalu | ve dediler | وَقَالُوا | قول |
| 12 | l-hamdu | hamd | الْحَمْدُ | حمد |
| 13 | lillahi | Allah’adır | لِلَّهِ | - |
| 14 | llezi | الَّذِي | - | |
| 15 | hedana | doğru yola kılavuzlayandır bizleri | هَدَانَا | هدي |
| 16 | lihaza | buraya | لِهَٰذَا | - |
| 17 | ve ma | ve değiliz | وَمَا | - |
| 18 | kunna | olduk | كُنَّا | كون |
| 19 | linehtediye | doğru yola kılavuzlanmaya | لِنَهْتَدِيَ | هدي |
| 20 | levla | şayet | لَوْلَا | - |
| 21 | en | ki | أَنْ | - |
| 22 | hedana | doğru yola kılavuzlamasaydı bizleri | هَدَانَا | هدي |
| 23 | llahu | Allah | اللَّهُ | - |
| 24 | lekad | muhakkak | لَقَدْ | - |
| 25 | ca'et | gelmiş | جَاءَتْ | جيا |
| 26 | rusulu | resûlleri | رُسُلُ | رسل |
| 27 | rabbina | Rabbimizin | رَبِّنَا | ربب |
| 28 | bil-hakki | hakla/gerçekle | بِالْحَقِّ | حقق |
| 29 | ve nudu | ve nida edildiler | وَنُودُوا | ندو |
| 30 | en | ki | أَنْ | - |
| 31 | tilkumu | işte şusunuz | تِلْكُمُ | - |
| 32 | l-cennetu | cennet | الْجَنَّةُ | جنن |
| 33 | uristumuha | varis kılındınız o | أُورِثْتُمُوهَا | ورث |
| 34 | bima | بِمَا | - | |
| 35 | kuntum | olduğunuzla | كُنْتُمْ | كون |
| 36 | tea'melune | yaparsınız | تَعْمَلُونَ | عمل |
*Durum bildirir fiil. Akacak.**Din günü cennetlere girecek olan ancak henüz girmemiş olan kimseler. ***Bu noktaya. Cennetlere girme pozisyonuna.****Seslenildiler. Zaten cennette olan kimselere neden tekrar seslenilsin? Anlarız ki nida edilmeyle cennetlere henüz girmemiş ancak girecek olan grup çağrılmaktadır. *****Cennete.
Ayet 112
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | et-taibune | tevbe edenler | التَّائِبُونَ | توب |
| 2 | l-aabidune | kulluk edenler | الْعَابِدُونَ | عبد |
| 3 | l-hamidune | hamd edenler | الْحَامِدُونَ | حمد |
| 4 | s-saihune | seyahat edenler (Allah için) | السَّائِحُونَ | سيح |
| 5 | r-rakiune | rükû edenler | الرَّاكِعُونَ | ركع |
| 6 | s-sacidune | secde edenler | السَّاجِدُونَ | سجد |
| 7 | l-amirune | emredenler | الْامِرُونَ | امر |
| 8 | bil-mea'rufi | evrensel kabul edilmişle | بِالْمَعْرُوفِ | عرف |
| 9 | ve nnahune | ve engelleyenler/yasaklayanlar | وَالنَّاهُونَ | نهي |
| 10 | ani | عَنِ | - | |
| 11 | l-munkeri | iğrençleştirilmişten/çirkinleştirilmişten | الْمُنْكَرِ | نكر |
| 12 | velhafizune | ve koruyanlar | وَالْحَافِظُونَ | حفظ |
| 13 | lihududi | hudutlarını | لِحُدُودِ | حدد |
| 14 | llahi | Allah'ın | اللَّهِ | - |
| 15 | ve beşşiri | ve müjdele | وَبَشِّرِ | بشر |
| 16 | l-mu'minine | müminleri | الْمُؤْمِنِينَ | امن |
*Yüce Allah'ın yolunda.
Ayet 10
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | dea'vahum | çağrıları/duaları onları | دَعْوَاهُمْ | دعو |
| 2 | fiha | orada (cennette) | فِيهَا | - |
| 3 | subhaneke | subhânsın sen | سُبْحَانَكَ | سبح |
| 4 | llahumme | ey Allah'ım | اللَّهُمَّ | - |
| 5 | ve tehiyyetuhum | ve esenlemeleri onların | وَتَحِيَّتُهُمْ | حيي |
| 6 | fiha | orada (cennette) | فِيهَا | - |
| 7 | selamun | bir selâm'dır | سَلَامٌ | سلم |
| 8 | ve ahiru | ve sonu | وَاخِرُ | اخر |
| 9 | dea'vahum | çağrılarının/dualarının | دَعْوَاهُمْ | دعو |
| 10 | eni | ki | أَنِ | - |
| 11 | l-hamdu | hamd | الْحَمْدُ | حمد |
| 12 | lillahi | Allah'adır | لِلَّهِ | - |
| 13 | rabbi | Rabbi | رَبِّ | ربب |
| 14 | l-aalemine | alemlerin | الْعَالَمِينَ | علم |
*Birbirlerini esenlemeleri, selamlamaları.**Cennette.
Ayet 13
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | ve yusebbihu | ve tesbih eder | وَيُسَبِّحُ | سبح |
| 2 | r-raa'du | gök gürültüsü | الرَّعْدُ | رعد |
| 3 | bihamdihi | O’nun hamdıyla | بِحَمْدِهِ | حمد |
| 4 | velmelaiketu | ve melekler (de) | وَالْمَلَائِكَةُ | ملك |
| 5 | min | مِنْ | - | |
| 6 | hifetihi | O’nun korkusundan | خِيفَتِهِ | خوف |
| 7 | ve yursilu | ve gönderir | وَيُرْسِلُ | رسل |
| 8 | s-savaika | yıldırımlar | الصَّوَاعِقَ | صعق |
| 9 | fe yusibu | öyle ki isabet ettir | فَيُصِيبُ | صوب |
| 10 | biha | onunla | بِهَا | - |
| 11 | men | kimseyi | مَنْ | - |
| 12 | yeşa'u | dilediği | يَشَاءُ | شيا |
| 13 | vehum | ve onlar | وَهُمْ | - |
| 14 | yucadilune | mücadele ederler | يُجَادِلُونَ | جدل |
| 15 | fi | hakkında | فِي | - |
| 16 | llahi | Allah | اللَّهِ | - |
| 17 | ve huve | ve O | وَهُوَ | - |
| 18 | şedidu | şiddetlidir | شَدِيدُ | شدد |
| 19 | l-mihali | düzeni/planı/mihâl | الْمِحَالِ | محل |
*Ra’d. Sureye adını veren kelime.**Allah'ın.***Evrenin içindeki sicimler ve evrenin dışındaki şerefli bilinçli varlıklar.****Yıldırımla.*****Allah.
Ayet 39
*İbrahim.**Büyük yaş, ileri yaş, yaşlılık.
Ayet 98
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | fesebbih | öyle ki tesbih et | فَسَبِّحْ | سبح |
| 2 | bihamdi | hamd ile | بِحَمْدِ | حمد |
| 3 | rabbike | Rabbini | رَبِّكَ | ربب |
| 4 | ve kun | ve ol | وَكُنْ | كون |
| 5 | mine | مِنَ | - | |
| 6 | s-sacidine | secde edenlerden/diz çöküp boyun eğenlerden | السَّاجِدِينَ | سجد |
Ayet 75
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | derabe | darp eder | ضَرَبَ | ضرب |
| 2 | llahu | Allah | اللَّهُ | - |
| 3 | meselen | bir misali | مَثَلًا | مثل |
| 4 | abden | bir kulu | عَبْدًا | عبد |
| 5 | memluken | bir mülk edilmiş | مَمْلُوكًا | ملك |
| 6 | la | لَا | - | |
| 7 | yekdiru | muktedir olamaz | يَقْدِرُ | قدر |
| 8 | ala | karşı | عَلَىٰ | - |
| 9 | şey'in | bir şeye | شَيْءٍ | شيا |
| 10 | ve men | ve kimseyi (ki) | وَمَنْ | - |
| 11 | razeknahu | rızıklandırdık onu | رَزَقْنَاهُ | رزق |
| 12 | minna | bizden | مِنَّا | - |
| 13 | rizkan | bir rızık (-la) | رِزْقًا | رزق |
| 14 | hasenen | bir güzel | حَسَنًا | حسن |
| 15 | fehuve | öyle ki o | فَهُوَ | - |
| 16 | yunfiku | infak eder | يُنْفِقُ | نفق |
| 17 | minhu | ondan | مِنْهُ | - |
| 18 | sirran | bir sır (-la) | سِرًّا | سرر |
| 19 | ve cehran | ve açıkça | وَجَهْرًا | جهر |
| 20 | hel | هَلْ | - | |
| 21 | yestevune | aynı seviyedemidirler | يَسْتَوُونَ | سوي |
| 22 | l-hamdu | Hamd | الْحَمْدُ | حمد |
| 23 | lillahi | Allah'adır | لِلَّهِ | - |
| 24 | bel | evet | بَلْ | - |
| 25 | ekseruhum | ekserisi onların | أَكْثَرُهُمْ | كثر |
| 26 | la | لَا | - | |
| 27 | yea'lemune | bilmezler | يَعْلَمُونَ | علم |
*Vurur, ortaya koyar. **Başkasının mülkiyetine, kontrolüne girmiş.***Rabbimizin katından rızıklandırdığı kimse.****Rızıktan.****Gizli.*****Çoğunluğu.******İnsanların.
Ayet 1
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | el-hamdu | hamd/en yüce övgü/en yüce methetme) | الْحَمْدُ | حمد |
| 2 | lillahi | Allah'adır | لِلَّهِ | - |
| 3 | llezi | ki | الَّذِي | - |
| 4 | enzele | indirdi | أَنْزَلَ | نزل |
| 5 | ala | عَلَىٰ | - | |
| 6 | abdihi | kuluna | عَبْدِهِ | عبد |
| 7 | l-kitabe | kitabı | الْكِتَابَ | كتب |
| 8 | velem | ve asla | وَلَمْ | - |
| 9 | yec'al | yapmadı | يَجْعَلْ | جعل |
| 10 | lehu | ona (kitaba) | لَهُ | - |
| 11 | ivecen | bir eğrilik/bir yamukluk. | عِوَجًا | عوج |
“Hamd” övgü, methetme demektir. Bir şeyi övmek için öncelikle övülen şeyin gerçekten o övgüye veya övgülere layık olup olmadığı tam olarak anlaşılmalıdır. Bu nedenle övgüyü yapacak kimse övgüde bulunacağı konuda kendisini geliştirmelidir ki gerçek anlamda övgü yapabilsin. Rabb’imiz ki evreni/evrenleri yarattı ve muhteşem bir düzen kurdu. Onu övebilmemiz için onun eserlerini iyi anlamamız gereklidir. Evren denilen kitabı ve Kur’an’ı iyi okumak durumundayız. Evreni ve Kur’an’ı anlamaya başladığımızda Rabb’imize olan saygımız, haşyetimiz kat ve kat artacaktır. Sözle 'El Hamdullah' demek Yüce Allah'ı hamd etmek asla değildir. O'nun eserlerini anlamak, O'nun yüceliğine tanık olmak O'nu hamd etmektir. Şu da bilinmelidir; kendisi dışında hiçbir şey onun yüceliğini tam olarak anlayamaz, idrak edemez, kavrayamaz. Ancak kendisi kendi yüceliğini tam olarak kuşatabilir. Bize düşen görev gücümüzün yettiği ölçüde evren kitabını ve Kur’an’ı anlayarak okumaktır. Yüce Allah Kur’an’da bir yamukluk veya bir eğrilik asla yapmadığını bildirmektedir. Gerçekten de Kur’an bizlere ilahi olduğunu sayısız delille göstermektedir. Binlerce ayet içeren, 23 yılda parça parça inmiş bu kitapta tek bir çelişki yoktur. Mutlak ki bir beşer sözü olsaydı sayısız çelişki içerecekti. Bilgisayar çağında yaşıyoruz. Kur’an’ı milyonlarca insan bilgisayar yazılımlarıyla sürekli test ediyor. Ben de yıllardır kendi yazdığım bilgisayar programlarıyla Kur’an’ı didik didik inceliyorum. Tek bir çelişkiye rastlamadım. Çelişkiyi bırakın, gördüğüm sayısız mucize nedeniyle âlemlerin Rabb’ine teslim oldum. Bu Kur’an’ın yüce Allah katından geldiğine kalbim tam olarak ikna oldu. Yüce Allah’a sonsuz şükürler ederim.
*Nebi ve resûl Muhammed'e.**Kur'an'ı.***Kitaba.
Ayet 130
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | fesbir | öyle ki sabret | فَاصْبِرْ | صبر |
| 2 | ala | üzerine | عَلَىٰ | - |
| 3 | ma | ne | مَا | - |
| 4 | yekulune | derler onlar | يَقُولُونَ | قول |
| 5 | ve sebbih | ve tesbih et | وَسَبِّحْ | سبح |
| 6 | bihamdi | hamd ile | بِحَمْدِ | حمد |
| 7 | rabbike | Rabbini | رَبِّكَ | ربب |
| 8 | kable | öncesi | قَبْلَ | قبل |
| 9 | tului | doğuşu | طُلُوعِ | طلع |
| 10 | ş-şemsi | Güneş’in | الشَّمْسِ | شمس |
| 11 | ve kable | ve öncesi | وَقَبْلَ | قبل |
| 12 | gurubiha | batışı onun | غُرُوبِهَا | غرب |
| 13 | ve min | ve | وَمِنْ | - |
| 14 | ana'i | vakitlerinden | انَاءِ | اني |
| 15 | l-leyli | gece | اللَّيْلِ | ليل |
| 16 | fe sebbih | öyle ki tesbih et | فَسَبِّحْ | سبح |
| 17 | veetrafe | ve taraflarında/etfarında | وَأَطْرَافَ | طرف |
| 18 | n-nehari | gündüzün | النَّهَارِ | نهر |
| 19 | lealleke | belki sen | لَعَلَّكَ | - |
| 20 | terda | razı olursun | تَرْضَىٰ | رضو |
Ayet 28
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | fe iza | öyle ki zaman | فَإِذَا | - |
| 2 | steveyte | seviyelendiğin | اسْتَوَيْتَ | سوي |
| 3 | ente | sen | أَنْتَ | - |
| 4 | ve men | ve kimse | وَمَنْ | - |
| 5 | meake | senin yanındaki | مَعَكَ | - |
| 6 | ala | üzerine | عَلَى | - |
| 7 | l-fulki | gemi | الْفُلْكِ | فلك |
| 8 | fekuli | öyle ki de ki | فَقُلِ | قول |
| 9 | l-hamdu | hamd | الْحَمْدُ | حمد |
| 10 | lillahi | Allah’adır | لِلَّهِ | - |
| 11 | llezi | o ki | الَّذِي | - |
| 12 | neccana | kurtardı bizleri | نَجَّانَا | نجو |
| 13 | mine | مِنَ | - | |
| 14 | l-kavmi | kavimden | الْقَوْمِ | قوم |
| 15 | z-zalimine | zalim | الظَّالِمِينَ | ظلم |
*Bindiğin zaman.
Ayet 58
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | ve tevekkel | ve tevekkül et | وَتَوَكَّلْ | وكل |
| 2 | ala | عَلَى | - | |
| 3 | l-hayyi | diri olana | الْحَيِّ | حيي |
| 4 | llezi | ki | الَّذِي | - |
| 5 | la | لَا | - | |
| 6 | yemutu | ölmez | يَمُوتُ | موت |
| 7 | ve sebbih | ve tesbih et | وَسَبِّحْ | سبح |
| 8 | bihamdihi | hamd ile O’nu | بِحَمْدِهِ | حمد |
| 9 | ve kefa | ve kafidir/yeterlidir (Allah) | وَكَفَىٰ | كفي |
| 10 | bihi | ona (elçisine) | بِهِ | - |
| 11 | bizunubi | günahların (-dan) | بِذُنُوبِ | ذنب |
| 12 | ibadihi | kullarının | عِبَادِهِ | عبد |
| 13 | habiran | haberdar (olmasıyla) | خَبِيرًا | خبر |
Ayet 93
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | ve kuli | ve de ki | وَقُلِ | قول |
| 2 | l-hamdu | hamd | الْحَمْدُ | حمد |
| 3 | lillahi | Allah’adır | لِلَّهِ | - |
| 4 | seyurikum | gösterecek sizlere | سَيُرِيكُمْ | راي |
| 5 | ayatihi | ayetlerini | ايَاتِهِ | ايي |
| 6 | fe tea'rifuneha | öyle ki tanırsınız/bilirsiniz onu | فَتَعْرِفُونَهَا | عرف |
| 7 | ve ma | ve değildir | وَمَا | - |
| 8 | rabbuke | Rabbin senin | رَبُّكَ | ربب |
| 9 | bigafilin | gafil | بِغَافِلٍ | غفل |
| 10 | amma | عَمَّا | - | |
| 11 | tea'melune | yaptıklarınızdan | تَعْمَلُونَ | عمل |
*Aymaz.
Ayet 15
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | innema | ancak | إِنَّمَا | - |
| 2 | yu'minu | iman eden | يُؤْمِنُ | امن |
| 3 | biayatina | ayetlerimize | بِايَاتِنَا | ايي |
| 4 | ellezine | kimseler | الَّذِينَ | - |
| 5 | iza | zaman | إِذَا | - |
| 6 | zukkiru | hatırlatıldığı onlara | ذُكِّرُوا | ذكر |
| 7 | biha | onunla (ayetle) | بِهَا | - |
| 8 | harru | kapanırlar | خَرُّوا | خرر |
| 9 | succeden | secde edenler/diz çöküp boyun eğenler (olarak) | سُجَّدًا | سجد |
| 10 | ve sebbehu | ve tesbih ederler | وَسَبَّحُوا | سبح |
| 11 | bihamdi | hamd ile/en yüce övgüyle | بِحَمْدِ | حمد |
| 12 | rabbihim | Rablerini | رَبِّهِمْ | ربب |
| 13 | ve hum | ve onlar | وَهُمْ | - |
| 14 | la | لَا | - | |
| 15 | yestekbirune | büyüklenmezler | يَسْتَكْبِرُونَ | كبر |
*Kur'ân.**Ayetle.
Ayet 55
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | fesbir | öyle ki sabret/metanetle diren | فَاصْبِرْ | صبر |
| 2 | inne | doğrusu | إِنَّ | - |
| 3 | vea'de | vaadi | وَعْدَ | وعد |
| 4 | llahi | Allah'ın | اللَّهِ | - |
| 5 | hakkun | haktır/gerçektir | حَقٌّ | حقق |
| 6 | vestegfir | ve istiğfar et/bağışlanma dile | وَاسْتَغْفِرْ | غفر |
| 7 | lizenbike | günahları için | لِذَنْبِكَ | ذنب |
| 8 | ve sebbih | ve tesbih et | وَسَبِّحْ | سبح |
| 9 | bihamdi | hamd ile | بِحَمْدِ | حمد |
| 10 | rabbike | Rabbini | رَبِّكَ | ربب |
| 11 | bil-aşiyyi | akşamla/gün batımı sonrasıyla | بِالْعَشِيِّ | عشو |
| 12 | vel'ibkari | sabahla/ilk aydınlanmayla /seherle | وَالْإِبْكَارِ | بكر |
Ayet 39
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | fesbir | öyle ki sabret/metanetle diren | فَاصْبِرْ | صبر |
| 2 | ala | üzerine | عَلَىٰ | - |
| 3 | ma | مَا | - | |
| 4 | yekulune | dediklerine onların | يَقُولُونَ | قول |
| 5 | ve sebbih | ve tesbih et | وَسَبِّحْ | سبح |
| 6 | bihamdi | hamd ile | بِحَمْدِ | حمد |
| 7 | rabbike | Rabbini | رَبِّكَ | ربب |
| 8 | kable | öncesi | قَبْلَ | قبل |
| 9 | tului | doğuşu | طُلُوعِ | طلع |
| 10 | ş-şemsi | Güneş’in | الشَّمْسِ | شمس |
| 11 | ve kable | ve öncesi | وَقَبْلَ | قبل |
| 12 | l-gurubi | batışı onun (Güneş’in) | الْغُرُوبِ | غرب |
Ayet 48
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | vesbir | ve sabret/metanetle diren | وَاصْبِرْ | صبر |
| 2 | lihukmi | hükmüne | لِحُكْمِ | حكم |
| 3 | rabbike | Rabbinin | رَبِّكَ | ربب |
| 4 | feinneke | öyle ki doğrusu sen | فَإِنَّكَ | - |
| 5 | biea'yunina | gözlerimizin önündesin | بِأَعْيُنِنَا | عين |
| 6 | ve sebbih | ve tesbih et | وَسَبِّحْ | سبح |
| 7 | bihamdi | hamd ile | بِحَمْدِ | حمد |
| 8 | rabbike | Rabbini | رَبِّكَ | ربب |
| 9 | hine | zaman | حِينَ | حين |
| 10 | tekumu | dikelirsin/ayağa kalkarsın | تَقُومُ | قوم |
Ayet 1
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | yusebbihu | tesbih eder | يُسَبِّحُ | سبح |
| 2 | lillahi | Allah'ı | لِلَّهِ | - |
| 3 | ma | مَا | - | |
| 4 | fi | فِي | - | |
| 5 | s-semavati | göklerdeki | السَّمَاوَاتِ | سمو |
| 6 | ve ma | ve | وَمَا | - |
| 7 | fi | فِي | - | |
| 8 | l-erdi | yerdeki | الْأَرْضِ | ارض |
| 9 | lehu | O’nadır | لَهُ | - |
| 10 | l-mulku | mülk | الْمُلْكُ | ملك |
| 11 | velehu | ve O’nadır | وَلَهُ | - |
| 12 | l-hamdu | hamd | الْحَمْدُ | حمد |
| 13 | ve huve | ve O | وَهُوَ | - |
| 14 | ala | üzerine | عَلَىٰ | - |
| 15 | kulli | her | كُلِّ | كلل |
| 16 | şey'in | şey | شَيْءٍ | شيا |
| 17 | kadirun | bir Kadîr’dir | قَدِيرٌ | قدر |
*Allah'adır.**Mülkiyet. Sahiplik. ***Allah.
Ayet 3
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | fesebbih | öyle ki tesbih et | فَسَبِّحْ | سبح |
| 2 | bihamdi | hamd ile | بِحَمْدِ | حمد |
| 3 | rabbike | Rabbini | رَبِّكَ | ربب |
| 4 | vestegfirhu | ve istiğfar et O’na | وَاسْتَغْفِرْهُ | غفر |
| 5 | innehu | doğrusu O | إِنَّهُ | - |
| 6 | kane | oldu | كَانَ | كون |
| 7 | tevvaben | bir Tevvâb | تَوَّابًا | توب |
*Allah'a.
Kavram Adı: Hamd
Kavram No: 3
Kısa Açıklama: 3 En yüce övgü/methetme.
Detaylı Açıklama: Hamd kelimesinin kökü (حمد) ‘hmd’ olup övmek, methetmek (to praise) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 238 (of 1303)En yüce övgünün/methetmenin Yüce Allah’a ait olduğunu anlarız. İnsanların ağızlarıyla neredeyse her yerde ‘Hamd olsun Allah’a’ dediklerini görmekteyiz. Ağızla bu sözü söylemenin hiçbir kıymeti yoktur. Önemli olan bu sözün gerçek anlamına tanık olmak ve tecelli edenleri kalpten hissetmektir. Bir şeyi övmek için öncelikle övülen şeyin gerçekten o övgüye veya övgülere layık olup olmadığı tam olarak anlaşılmalıdır. Bu nedenle övgüyü yapacak kimse övgüde bulunacağı konuda kendisini geliştirmelidir ki gerçek anlamda övgü yapabilsin. Örneğin okuma yazma bilmeyen bir kimse genel görelilik teorisini geliştiren Albert Einstein’ı gerçek anlamda övebilir mi? Mümkün değil. Okuma yazma bilen ancak fizikten anlamayan bir kimse Albert Einstein’ı nasıl över? Diliyle bir şeyler söyler ancak kalbinde hissettiği yavandır. Güçlü bir duygu değildir. Sadece gerçek anlamda fizikçi olan bir kimse Albert Einstein’ı tam olarak övebilir. Albert Einstein’ın yaptıklarının anlamlarını tüm kalbiyle hisseder. Albert Einstein’a olan saygısı derinleşir. Rabbimiz ki evreni/evrenleri yarattı ve muhteşem bir düzen kurdu. Onu övebilmemiz için onun eserlerini iyi anlamamız gereklidir. Evren denilen kitabı ve Kur’an’ı iyi okumak durumundayız. Evreni ve Kur’an’ı anlamaya başladığımızda Rabbimize olan saygımız, haşyetimiz kat ve kat artacaktır.En yüce övgüye sahip bir varlığı O’nun astından hiçbir şey hakkıyla, tam olarak övemez, takdir edemez. Ancak sadece kendisi hak ettiği bu övgüyü takdir edebilir, kuşatabilir. Bize düşen görev gücümüzün yettiği ölçüde evren kitabını ve Kur’an’ı anlayarak okumaktır.
Bu Kavramın Geçtiği Ayet Sayısı: 22
Türkçe Meal: Hamd 3 Allah’adır; Rabbidir 4 âlemlerin 203 .
Arapça: 2|1|2|الحمد لله رب العلمين
Türkçe Meal: Ve dediği zaman Rabbin 4 meleklere 48 : “Doğrusu ben yapıcıyım yerde/yeryüzünde bir halîfe 189 *.”; dediler ** : “Kimse mi yaparsın orada *** (ki) fesat çıkarır/bozgunculuk yapar orada *** ; ve döker kan; ve bizler tesbih 57 ederiz seni hamd 3 ile; ve takdis ederiz/kutsarız seni”; dedi **** : “Doğrusu ben bilirim bilmediğinizi.”
Arapça: 37|2|30|واذ قال ربك للمليكه اني جاعل في الارض خليفه قالوا اتجعل فيها من يفسد فيها ويسفك الدما ونحن نسبح بحمدك ونقدس لك قال اني اعلم ما لا تعلمون
Türkçe Meal: Hamd 3 Allah’adır; O ki yarattı gökleri 162 ve yeri; ve yaptı karanlıklar 581 ve nur 581 ; sonra kâfirlik 25 etmiş kimseler Rablerine 4 .eşitlerler * .
Arapça: 790|6|1|الحمد لله الذي خلق السموت والارض وجعل الظلمت والنور ثم الذين كفروا بربهم يعدلون
Türkçe Meal: Öyle ki kesildi arkası kavmin/toplumun; zulmetmiş 257 kimselerin; ve hamd 3 Allah’adır; Rabbidir 4 alemlerin.
Arapça: 834|6|45|فقطع دابر القوم الذين ظلموا والحمد لله رب العلمين
Türkçe Meal: Ve soyarız göğüslerindekini nefretten/hınçtan; akar * altından onların ** nehirler; ve dediler ** : "Hamd 3 Allah’adır; doğru yola kılavuzlayandır bizleri buraya *** ; ve olmuş değildik doğru yola kılavuzlanmaya şayet ki doğru yola kılavuzlamasaydı bizleri Allah; muhakkak gelmiş Rabbimizin 4 resûlleri 418 hakla/gerçekle; ve nida **** edildiler ki işte şusunuz (ki) cennete; varis kılındınız ona ***** yapar olduğunuzla.
Arapça: 997|7|43|ونزعنا ما في صدورهم من غل تجري من تحتهم الانهر وقالوا الحمد لله الذي هدينا لهذا وما كنا لنهتدي لولا ان هدينا الله لقد جات رسل ربنا بالحق ونودوا ان تلكم الجنه اورثتموها بما كنتم تعملون
Türkçe Meal: Tevbe 33 edenlerdir; kulluk edenlerdir; hamd 3 edenlerdir; seyahat edenlerdir * ; rükû 11 edenlerdir; secde 12 edenlerdir; emredenlerdir marufla 291 ; ve engelleyenlerdir/yasaklayanlardır münkeri 82 ; ve koruyanlardır Allah'ın hudutlarını; ve müjdele müminleri 27 .
Arapça: 1347|9|112|التيبون العبدون الحمدون السيحون الركعون السجدون الامرون بالمعروف والناهون عن المنكر والحفظون لحدود الله وبشر المومنين
Türkçe Meal: Çağrıları 80 orada * ; “Subhân'sın 7 sen ey Allah'ım!”; ve esenlemeleri * orada ** ; “Bir selâm”; ve çağrılarının sonu ki “Hamd 3 alemlerin Rabbi 4 Allah'a” (-dır).
Arapça: 1372|10|10|دعويهم فيها سبحنك اللهم وتحيتهم فيها سلم واخر دعويهم ان الحمد لله رب العلمين
Türkçe Meal: Ve tesbih 57 eder gök gürültüsü * O’nun ** hamdıyla 3 ; ve melekler *** (de) O’nun ** korkusundan; ve gönderir yıldırımlar 260 ; öyle ki isabet ettir onunla **** dilediği kimseyi; ve onlar mücadele ederler Allah hakkında; ve O ***** şiddetlidir mihâl 966 (-de).
Arapça: 1718|13|13|ويسبح الرعد بحمده والمليكه من خيفته ويرسل الصوعق فيصيب بها من يشا وهم يجدلون في الله وهو شديد المحال
Türkçe Meal: "Hamd 3 Allah’adır (ki) bağışlayandır bana * büyüklüğe ** karşı İsmâîl'i ve İshâk'ı; şüphesiz Rabbim 4 mutlak Semî’dir 41 çağrıya/duaya."
Arapça: 1787|14|39|الحمد لله الذي وهب لي علي الكبر اسمعيل واسحق ان ربي لسميع الدعا
Türkçe Meal: Öyle ki tesbih 31 et hamd 3 ile Rabbini 4 ; ve ol secde 12 edenlerden.
Arapça: 1898|15|98|فسبح بحمد ربك وكن من السجدين
Türkçe Meal: Darp eder * Allah bir misali 870 ; mülk edilmiş ** bir kulu (ki) muktedir olamaz bir şeye karşı; ve kimseyi (ki) rızıklandırdık onu bizden güzel bir rızık (-la); öyle ki o *** infak 6 eder ondan **** bir sırlı ***** ve açıkça; aynı seviyede midirler? Hamd 3 Allah'adır; evet! Ekserisi ***** onların ****** bilmezler.
Arapça: 1974|16|75|ضرب الله مثلا عبدا مملوكا لا يقدر علي شي ومن رزقنه منا رزقا حسنا فهو ينفق منه سرا وجهرا هل يستون الحمد لله بل اكثرهم لا يعلمون
Türkçe Meal: Hamd 3 Allah'adır; ki indirdi kuluna * kitabı ** ; ve asla yapmadı ona *** bir eğrilik/bir yamukluk.
Arapça: 2139|18|1|الحمد لله الذي انزل علي عبده الكتب ولم يجعل له عوجا
Türkçe Meal: Öyle ki sabret 51 üzerine ne derler onlar; ve tesbih 31 et hamd 3 ile Rabbini 4 ; Güneş’in doğuşu öncesi; ve batışı öncesi onun; ve gece 171 vakitlerinden; öyle ki tesbih 31 et; ve taraflarında/etrafında gündüzün 170 ; belki sen razı olursun.
Arapça: 2476|20|130|فاصبر علي ما يقولون وسبح بحمد ربك قبل طلوع الشمس وقبل غروبها ومن اناي اليل فسبح واطراف النهار لعلك ترضي
Türkçe Meal: Öyle ki seviyelendiğin * zaman sen ve senin yanındaki kimse gemi üzerine; öyle ki de ki: "Hamd 3 Allah’adır; o ki kurtardı bizleri zalim kavimden."
Arapça: 2699|23|28|فاذا استويت انت ومن معك علي الفلك فقل الحمد لله الذي نجينا من القوم الظلمين
Türkçe Meal: Ve tevekkül 79 et diri olana; ki ölmez; ve tesbih 31 et hamd 3 ile O’nu; ve kâfidir/yeterlidir (Allah) ona (elçisine); kullarının günahların(-dan) haberdar (olmasıyla).
Arapça: 2911|25|58|وتوكل علي الحي الذي لا يموت وسبح بحمده وكفي به بذنوب عباده خبيرا
Türkçe Meal: Ve de ki: "Hamd 3 Allah’adır; gösterecek sizlere ayetlerini 237 öyle ki tanırsınız/bilirsiniz onu (ayeti); ve senin Rabbin 4 gafil * değildir yaptıklarınıza.
Arapça: 3250|27|93|وقل الحمد لله سيريكم ايته فتعرفونها وما ربك بغفل عما تعملون
Türkçe Meal: Ancak ayetlerimize iman 47 eden kimseler (ki) hatırlatıldığı zaman onlara * onunla ** ; kapandılar secde 12 edenler (olarak); ve tesbih 31 ettiler hamd 3 ile Rablerini 4 ; ve onlar büyüklenmezler.
Arapça: 3516|32|15|انما يومن بايتنا الذين اذا ذكروا بها خروا سجدا وسبحوا بحمد ربهم وهم لا يستكبرون
Türkçe Meal: Öyle ki sabret 51 ; doğrusu Allah'ın vaadi haktır/gerçektir; ve istiğfar et/bağışlanma dile günahların için; ve tesbih 31 et hamd 3 ile Rabbini 4 ; akşamla/gün batımı sonrasıyla; sabahla/ilk aydınlanmayla/seherle.
Arapça: 4186|40|55|فاصبر ان وعد الله حق واستغفر لذنبك وسبح بحمد ربك بالعشي والابكر
Türkçe Meal: Öyle ki sabret 51 onların dedikleri üzerine; ve tesbih 31 et hamd 3 ile Rabbini 4 ; Güneş’in doğuşu öncesi; ve batışı öncesi onun (Güneş’in).
Arapça: 4667|50|39|فاصبر علي ما يقولون وسبح بحمد ربك قبل طلوع الشمس وقبل الغروب
Türkçe Meal: Ve sabret 51 Rabbinin 4 hükmüne; öyle ki doğrusu sen gözlerimizin önündesin; ve tesbih 31 et hamd 3 ile Rabbini 4 ; zaman (ki); dikelirsin/ayağa kalkarsın.
Arapça: 4781|52|48|واصبر لحكم ربك فانك باعيننا وسبح بحمد ربك حين تقوم
Türkçe Meal: Tesbih 57 eder Allah'ı göklerdeki 162 ve yerdeki; O’nadır * mülk ** ; ve O’nadır * hamd 3 ; ve O *** her şey üzerine bir Kadîr’dir 177 .
Arapça: 5198|64|1|يسبح لله ما في السموت وما في الارض له الملك وله الحمد وهو علي كل شي قدير
Türkçe Meal: Öyle ki tesbih 31 et hamd 3 ile Rabbini 4 ; ve istiğfar 396 et O’na * ; doğrusu O * oldu bir Tevvâb 191 .
Arapça: 6214|110|3|فسبح بحمد ربك واستغفره انه كان توابا