Fâtiha Suresi - Ayet 1
Türkçe Meal: İsmiyle 49 Allah'ın 19 ; Rahmân'dır 1 ; Rahîm'dir 2 .
Arapça: 1|1|1|بسم الله الرحمن الرحيم
Arama Operatörleri:
Ayet 1
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | bismi | adıyla | بِسْمِ | سمو |
| 2 | llahi | Allah'ın | اللَّهِ | - |
| 3 | r-rahmani | Rahman | الرَّحْمَٰنِ | رحم |
| 4 | r-rahimi | Rahîm | الرَّحِيمِ | رحم |
Şerefli Kur’an’ın ilk ayeti görüldüğü üzere besmeledir. Yüce Rabbimiz Kur'an'ı neden besmeleyle başlattı? Bu sorunun cevabını bulmak için Yüce Allah'ın besmelede işaret ettiği iki sıfatını iyi anlamak gereklidir.Rahman ve Rahîm ne demek?Her iki kelime de (رحم) ‘rhm’ kökünden türemiş tekil sıfat kelimesidir. Fiil olarak ‘rhm’ kök anlamı merhamet/rahmet sahibi olmak (to have mercy), şefkat sahibi olmak (have compassion) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 384 (of 1303) Rahman (رحمن) kelimesi en yüce merhamet sahibi, yüce merhametli olarak Türkçeye çevrilebilir. Besmelede geçen Rahîm (رحيم) kelimesin anlamını iyi anlayabilmek için bu kökten türemiş olan kardeş bir kelimeyi anlamamız gereklidir. Yüce Allah’a çok şükürler olsun ki bize bu kardeş kelimenin anlamını tam olarak işaret etmiş. Bu kardeş kelime kadınlarda bulunan, bebeğin içinde büyüdüğü ‘rahim’ (رحم) organını işaret eder.Rahim kelimesi kadın rahmi/uterus (womb), ilgili/bağlantılı/akraba (relationship) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 384 (of 1303)Hemen görüleceği üzere kadınlarda bulunan rahim kelimesinde uzatma ‘ye’ (ي) harfi yoktur. Besmelede geçen formunda ise uzatma ‘ye’ (ي) harfi vardır. Türkçeye çevirdiğimizde kadınlarda bulunan üreme organı olan rahim ‘rahim’ şeklinde; besmelede bulunan ‘rahîm’ de ‘rahîm’ şeklinde yazılabilir. Tek fark besmeledeki formunda şapkalı ‘î’ olmasıdır. Kur’an’da benzer yazılışı İbrahim kelimesi için de görürüz. İbrahim kelimesi 43 yerde ‘İbrahîm’ (ابرهيم) olarak yani uzatma ‘ye’ (ي) harfiyle yazılmışken (örnek 3:33), 15 yerde ‘ibrahim’ (ابرهم) olarak yani uzatma ‘ye’ (ي) harfi olmadan yazılmıştır (örnek 2:124). Besmeledeki ‘Rahîm’ kelimesinin tabiri caizse kardeşi olan, kadınlarda bulunan rahimlerin özelliği iyi incelendiğinde besmelede geçen Rahîm kelimesinin işaretleri daha iyi anlaşılır.Kadın rahmi merhametin en üst seviyede tecelli etmesidir. Bir bebeği öyle bir sarar ki onu her türlü zararlıya karşı korur. İçerdiği güçlü kaslarla bebeği bir zırh gibi sarar. Ayrıca bebeği plasenta dediğimiz (bebeğin eşi) yapı aracılıyla besler. Gözle görünmeyen bir embriyodan doğuma kadar bebeğin ihtiyacı olan oksijeni, tüm elektrolitleri, tüm aminoasitleri, tüm yağ asitlerini, tüm karbonhidratları, tüm vitaminleri kısacası tüm atomları anne kanından alır ve bebeğe transfer eder. Bebeğin üretmiş olduğu karbondioksit gazını ve diğer atıkları anne kanına geçirir. Rahim içinde oluşan amniyon sıvısı sayesinde bebek ağırlıksız bir ortamdaymış gibi serbest olarak sıvı içinde yüzer ve dengeli bir şekilde, muhteşem bir güzellikte yaratılır. Zamanı geldiğinde rahim bebeğin olgunlaştığını anlar ve doğumu başlatır. Ritmik kasılmalarla bebeği kibarca vajinaya doğru iter. En sonunda bebek doğar. Göbek kordonu bağlanır ve kesilir. Rahim bebeğin eşini kibarca bırakır. Bebeğin eşi rahimden ayrılır ve vajinadan çıkar. Büyümüş olan rahim kendini kasarak kanamayı durdurur. Doğumdan 14 gün sonra eski halinde gelir. Kadın rahmi Yüce Allah’ın Rahman sıfatının tecelli etmiş halidir; vücut bulmuş, ortaya çıkmış halidir. Ne muhteşemsin Yüce Allah’ım! SubhanAllah.Rahîm kelimesi Rahman sıfatının yani yüce merhamet sahibi olan Rabbimizin bu sıfatının tecelli etmesi, vücut bulmasıdır. Böylece anlarız ki besmele şu şekilde Türkçeye çevrilebilir1:1 Allah’ın adıyla; yüce merhametli; yüce merhameti tecelli ettiren/ortaya koyan/vücut bulduran. Kur’an neden besmeleyle başladı?Rabbimizin bizlere işaret etmesiyle besmelenin anlamını tam olarak öğrendik. Kur’an’ı besmeleyle başlaması onun alemler için bir rahmet olmasındandır. Yüce Allah bu nedenle Rahmet sıfatını öncelikle işaret etmiş ve daha sonra bu sıfatın tecelli etmesini işaret eden Rahîm sıfatını işaret etmiştir. Şerefli Kur’an Rabbimizin Rahman sıfatının yine O’nun Rahîm sıfatıyla tecelli etmiş, vücut bulmuş, ortaya çıkmış halidir. Bir annenin rahmi bebeği nasıl sarıp koruyorsa; bebeğin ihtiyacı olan her şeyi yerine getiriyorsa Kur’an’da bir insan için anne rahmi gibidir. Bu nedenle Kur’an’ın besmeleyle başlaması gerçekten muhteşem bir güzelliktedir. Besmele Kur’an’ın en sık tekrar eden ayetidir. Kur’an’da 114 (19x6) besmele vardır. Bu besmelelerin 2 tanesi numaralıdır; 112 tanesiyse numarasızdır. Besmele 113 surenin başında bulunurken çok ilginç bir şekilde sadece 1 surenin başında bulunmaz. Bu da 9. suredir. Yüce Allah 1. surenin başındaki besmeleyi numaralı yaparak; 9. surenin başına da besmele koymayarak 19 sayısına bir dikkat çekmiştir. Başında besmele olmayan 9. sure 1. sure olarak alındığında tam 19. sure olan 27. surenin 30. ayetinde, sure içinde besmele geçirilir. Böylece Kur’an’daki en çok tekrar edilen besmele sayısı 114’e tamamlanır.Besmele 19 (19x1) harften oluşur (Tablo-1). Besmelede geçen Yüce Allah’ın isim ve sıfatları Kur’an’da tam olarak 19’un katı olacak şekilde geçer. Allah kelimesi 2698 (19x142) kez; Rahman kelimesi 57 (19x3) kez ve Rahîm kelimesi 114 (19x6) kez geçer (Tablo-2). Tablo-1. Besmeleyi oluşturan 4 kelimede toplam 19 Arapça harf vardır.1. kelimeBismiBSMMSBمسب3212. kelimeAllahALLHHLLAهللا76543. kelimeEr-RahmanEL-RHMNNMHRLEنمحرلا13121110984. kelimeEr-RahîmEL-RHYMMYHRLEميحرلا191817161514 Tablo-2. Yüce Allah’ın besmelede bulunan isim ve sıfatları tüm Kur’an’da 19’un katı olacak şekilde geçer.KelimeGeçiş sayısı(الله) Allah 2698 (142x19)(رحمن) Rahman 57 (3x19)(رحيم) Rahîm 114 (6x19) Bu işaretler neden var?Kur’an’ın 19 sayısı temelli bir sistemle örüntülendiğini Yüce Rabbimiz bizlere Müddesir suresinde bildirmiştir. 19 sayısı Kur’an’ın Yüce Allah katından geldiğine dair rasyonel, inkâr edilemez, kendisine hayran bırakan muhteşem matematiksel veriler sunar. Bu deliller imanı olanların imanını kat ve kat artırır (74:31). Yüce Rabbimin ayetlerine göre herkes 19 mucizesine tanık olamayacaktır. Tanık olanlar Yüce Allah katında bir kıdem, bir kademe kazanacaklardır (74:37).
Ayet 3
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | er-rahmani | Rahman | الرَّحْمَٰنِ | رحم |
| 2 | r-rahimi | Rahim | الرَّحِيمِ | رحم |
Bak; 1:1
Ayet 37
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | fetelekka | öyle ki kavuştu/karşılaştı | فَتَلَقَّىٰ | لقي |
| 2 | ademu | Âdem | ادَمُ | - |
| 3 | min | مِنْ | - | |
| 4 | rabbihi | Rabbinden | رَبِّهِ | ربب |
| 5 | kelimatin | kelimelere | كَلِمَاتٍ | كلم |
| 6 | fetabe | öyle ki tevbe etti (Allah) | فَتَابَ | توب |
| 7 | aleyhi | ona | عَلَيْهِ | - |
| 8 | innehu | doğrusu O | إِنَّهُ | - |
| 9 | huve | O’dur | هُوَ | - |
| 10 | t-tevvabu | Tevvâb | التَّوَّابُ | توب |
| 11 | r-rahimu | Rahîm | الرَّحِيمُ | رحم |
Ayet 54
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | ve iz | ve o zaman | وَإِذْ | - |
| 2 | kale | dedi | قَالَ | قول |
| 3 | musa | Musa | مُوسَىٰ | - |
| 4 | likavmihi | kavmine | لِقَوْمِهِ | قوم |
| 5 | ya kavmi | ey kavmim! | يَا قَوْمِ | قوم |
| 6 | innekum | doğrusu sizler | إِنَّكُمْ | - |
| 7 | zelemtum | zulmettiniz | ظَلَمْتُمْ | ظلم |
| 8 | enfusekum | nefislerinize | أَنْفُسَكُمْ | نفس |
| 9 | biattihazikumu | tutmanızla/edinmenizle | بِاتِّخَاذِكُمُ | اخذ |
| 10 | l-icle | buzağıyı | الْعِجْلَ | عجل |
| 11 | fetubu | öyle ki tevbe edin | فَتُوبُوا | توب |
| 12 | ila | doğru | إِلَىٰ | - |
| 13 | bariikum | yaratıcınıza | بَارِئِكُمْ | برا |
| 14 | fektulu | öyle ki katledin | فَاقْتُلُوا | قتل |
| 15 | enfusekum | nefislerinizi | أَنْفُسَكُمْ | نفس |
| 16 | zalikum | bu | ذَٰلِكُمْ | - |
| 17 | hayrun | bir hayırdır | خَيْرٌ | خير |
| 18 | lekum | sizlere | لَكُمْ | - |
| 19 | inde | indinde/katında | عِنْدَ | عند |
| 20 | bariikum | yaratıcınız | بَارِئِكُمْ | برا |
| 21 | fetabe | öyle ki tevbe etti/döndü/vazgeçti | فَتَابَ | توب |
| 22 | aleykum | sizlere | عَلَيْكُمْ | - |
| 23 | innehu | doğrusu O | إِنَّهُ | - |
| 24 | huve | O | هُوَ | - |
| 25 | t-tevvabu | Tevvâb’tır | التَّوَّابُ | توب |
| 26 | r-rahimu | Rahîm’dir. | الرَّحِيمُ | رحم |
Ayet 128
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | rabbena | Rabbimiz! | رَبَّنَا | ربب |
| 2 | vec'alna | ve yap bizi | وَاجْعَلْنَا | جعل |
| 3 | muslimeyni | iki teslim olan | مُسْلِمَيْنِ | سلم |
| 4 | leke | sana | لَكَ | - |
| 5 | ve min | ve | وَمِنْ | - |
| 6 | zurriyyetina | zürriyetimizden | ذُرِّيَّتِنَا | ذرر |
| 7 | ummeten | bir ümmet | أُمَّةً | امم |
| 8 | muslimeten | teslim olan | مُسْلِمَةً | سلم |
| 9 | leke | sana | لَكَ | - |
| 10 | ve erina | ve göster bize | وَأَرِنَا | راي |
| 11 | menasikena | nusuklarımızı | مَنَاسِكَنَا | نسك |
| 12 | ve tub | ve tevbe et | وَتُبْ | توب |
| 13 | aleyna | bizlere | عَلَيْنَا | - |
| 14 | inneke | doğrusu sen | إِنَّكَ | - |
| 15 | ente | sensin | أَنْتَ | - |
| 16 | t-tevvabu | Tevvâb | التَّوَّابُ | توب |
| 17 | r-rahimu | Rahîm | الرَّحِيمُ | رحم |
Ayet 143
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | ve kezalike | ve işte böyledir | وَكَذَٰلِكَ | - |
| 2 | cealnakum | yaptık sizleri | جَعَلْنَاكُمْ | جعل |
| 3 | ummeten | bir ümmet | أُمَّةً | امم |
| 4 | veseten | vasat/orta/hayırlı | وَسَطًا | وسط |
| 5 | litekunu | olmanız için | لِتَكُونُوا | كون |
| 6 | şuheda'e | şahitler/tanıklar | شُهَدَاءَ | شهد |
| 7 | ala | üzerine | عَلَى | - |
| 8 | n-nasi | insanlar | النَّاسِ | نوس |
| 9 | ve yekune | ve olması için | وَيَكُونَ | كون |
| 10 | r-rasulu | resulün/elçinin | الرَّسُولُ | رسل |
| 11 | aleykum | sizlere | عَلَيْكُمْ | - |
| 12 | şehiden | bir şahit/tanık | شَهِيدًا | شهد |
| 13 | ve ma | ve değiliz | وَمَا | - |
| 14 | cealna | yapmış | جَعَلْنَا | جعل |
| 15 | l-kiblete | bir kıble | الْقِبْلَةَ | قبل |
| 16 | lleti | ki | الَّتِي | - |
| 17 | kunte | oldunuz | كُنْتَ | كون |
| 18 | aleyha | üzerinde onun | عَلَيْهَا | - |
| 19 | illa | ancak | إِلَّا | - |
| 20 | linea'leme | belli etmek için | لِنَعْلَمَ | علم |
| 21 | men | kimseyi | مَنْ | - |
| 22 | yettebiu | tabi olur | يَتَّبِعُ | تبع |
| 23 | r-rasule | resule/elçiye | الرَّسُولَ | رسل |
| 24 | mimmen | kimseden | مِمَّنْ | - |
| 25 | yenkalibu | döner | يَنْقَلِبُ | قلب |
| 26 | ala | üzerinde | عَلَىٰ | - |
| 27 | akibeyhi | iki topuğu | عَقِبَيْهِ | عقب |
| 28 | ve in | ve doğrusu | وَإِنْ | - |
| 29 | kanet | oldu o (kıble) | كَانَتْ | كون |
| 30 | lekebiraten | mutlak bir büyük (yük) | لَكَبِيرَةً | كبر |
| 31 | illa | dışında | إِلَّا | - |
| 32 | ala | üzerine | عَلَى | - |
| 33 | ellezine | kimse | الَّذِينَ | - |
| 34 | heda | kılavuzladı doğru yola | هَدَى | هدي |
| 35 | llahu | Allah | اللَّهُ | - |
| 36 | ve ma | ve değildir | وَمَا | - |
| 37 | kane | olmuş | كَانَ | كون |
| 38 | llahu | Allah | اللَّهُ | - |
| 39 | liyudiya | giderir/boşa çıkarır | لِيُضِيعَ | ضيع |
| 40 | imanekum | imanınızı sizlerin | إِيمَانَكُمْ | امن |
| 41 | inne | doğrusu | إِنَّ | - |
| 42 | llahe | Allah | اللَّهَ | - |
| 43 | bin-nasi | insanlara | بِالنَّاسِ | نوس |
| 44 | lera'ufun | mutlak rauftur | لَرَءُوفٌ | راف |
| 45 | rahimun | rahîmdir | رَحِيمٌ | رحم |
Ayet 160
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | illa | dışındadır | إِلَّا | - |
| 2 | ellezine | kimseler | الَّذِينَ | - |
| 3 | tabu | tevbe ettiler | تَابُوا | توب |
| 4 | ve eslehu | ve ıslah olduler | وَأَصْلَحُوا | صلح |
| 5 | ve beyyenu | ve beyan/deklere ettiler | وَبَيَّنُوا | بين |
| 6 | feulaike | öyle ki işte bunlardır | فَأُولَٰئِكَ | - |
| 7 | etubu | tevbe ederim | أَتُوبُ | توب |
| 8 | aleyhim | onların üzerine | عَلَيْهِمْ | - |
| 9 | ve ena | ve benim | وَأَنَا | - |
| 10 | t-tevvabu | Tevvâb | التَّوَّابُ | توب |
| 11 | r-rahimu | Rahîm | الرَّحِيمُ | رحم |
*2:159 ayetinde işaret edilen, Yüce Allah'ın indirdiği beyanatları yani kutsal kitapları (Yüce Allah'ın biricik dini olan İslam'ı) katıksız, halis şekilde deklere ettiler.
Ayet 163
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | ve ilahukum | ve ilahınız | وَإِلَٰهُكُمْ | اله |
| 2 | ilahun | ilahtır | إِلَٰهٌ | اله |
| 3 | vahidun | bir tek | وَاحِدٌ | وحد |
| 4 | la | yoktur | لَا | - |
| 5 | ilahe | ilah | إِلَٰهَ | اله |
| 6 | illa | dışında | إِلَّا | - |
| 7 | huve | O'nun | هُوَ | - |
| 8 | r-rahmanu | Rahman | الرَّحْمَٰنُ | رحم |
| 9 | r-rahimu | Rahîm | الرَّحِيمُ | رحم |
Ayet 173
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | innema | ancak | إِنَّمَا | - |
| 2 | harrame | haram kıldı | حَرَّمَ | حرم |
| 3 | aleykumu | sizlere | عَلَيْكُمُ | - |
| 4 | l-meytete | ölüyü/leşi | الْمَيْتَةَ | موت |
| 5 | ve ddeme | ve kanı | وَالدَّمَ | دمو |
| 6 | velehme | ve etini | وَلَحْمَ | لحم |
| 7 | l-hinziri | domuz | الْخِنْزِيرِ | خنزر |
| 8 | ve ma | ve | وَمَا | - |
| 9 | uhille | adak edilmişi | أُهِلَّ | < |
| 10 | bihi | kendisi | بِهِ | - |
| 11 | ligayri | başkası için | لِغَيْرِ | غير |
| 12 | llahi | Allah'tan | اللَّهِ | - |
| 13 | femeni | öyle ki kim | فَمَنِ | - |
| 14 | dturra | zorlandı | اضْطُرَّ | ضرر |
| 15 | gayra | غَيْرَ | غير | |
| 16 | bagin | aranmaksızın | بَاغٍ | بغي |
| 17 | ve la | وَلَا | - | |
| 18 | aadin | ve sınırı aşmaksızın | عَادٍ | عدو |
| 19 | fela | öyle ki yoktur | فَلَا | - |
| 20 | isme | günah | إِثْمَ | اثم |
| 21 | aleyhi | onun üzerine | عَلَيْهِ | - |
| 22 | inne | doğrusu | إِنَّ | - |
| 23 | llahe | Allah | اللَّهَ | - |
| 24 | gafurun | Gafûr’dur. | غَفُورٌ | غفر |
| 25 | rahimun | Rahîm’dir. | رَحِيمٌ | رحم |
Ayet 182
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | femen | öyle ki kim | فَمَنْ | - |
| 2 | hafe | korktu | خَافَ | خوف |
| 3 | min | مِنْ | - | |
| 4 | musin | vasiyet edenden | مُوصٍ | وصي |
| 5 | cenefen | bir yanlış/sapma/haksızlık | جَنَفًا | جنف |
| 6 | ev | veya | أَوْ | - |
| 7 | ismen | bir günah (işlemesinden) | إِثْمًا | اثم |
| 8 | feesleha | öyle ki düzelti | فَأَصْلَحَ | صلح |
| 9 | beynehum | aralarını onların | بَيْنَهُمْ | بين |
| 10 | fela | öyle ki yoktur | فَلَا | - |
| 11 | isme | günah | إِثْمَ | اثم |
| 12 | aleyhi | onun üzerine | عَلَيْهِ | - |
| 13 | inne | doğrusu | إِنَّ | - |
| 14 | llahe | Allah | اللَّهَ | - |
| 15 | gafurun | Gafûr’dur | غَفُورٌ | غفر |
| 16 | rahimun | Rahîm’dir | رَحِيمٌ | رحم |
*Vasiyet eden kimseyle vasiyet edilen kimselerin hakkı çiğnemesine engel olup aralarını düzeltti.**Düzelten kimse.
Ayet 192
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | feini | ve eğer | فَإِنِ | - |
| 2 | ntehev | geri dururlarsa/sonlandırırlarsa | انْتَهَوْا | نهي |
| 3 | feinne | öyle ki doğrusu | فَإِنَّ | - |
| 4 | llahe | Allah | اللَّهَ | - |
| 5 | gafurun | Gafûr’dur | غَفُورٌ | غفر |
| 6 | rahimun | Rahîm’dir | رَحِيمٌ | رحم |
Ayet 199
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | summe | sonra | ثُمَّ | - |
| 2 | efidu | taşıp akın | أَفِيضُوا | فيض |
| 3 | min | مِنْ | - | |
| 4 | haysu | yerden | حَيْثُ | حيث |
| 5 | efade | taşıp aktığı | أَفَاضَ | فيض |
| 6 | n-nasu | insanların | النَّاسُ | نوس |
| 7 | vestegfiru | ve istiğfar edin | وَاسْتَغْفِرُوا | غفر |
| 8 | llahe | Allah'a | اللَّهَ | - |
| 9 | inne | doğrusu | إِنَّ | - |
| 10 | llahe | Allah | اللَّهَ | - |
| 11 | gafurun | Gafûr’dur | غَفُورٌ | غفر |
| 12 | rahimun | Rahîm’dir | رَحِيمٌ | رحم |
Ayet 226
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | lillezine | kimseler için | لِلَّذِينَ | - |
| 2 | yu'lune | çekilirler | يُؤْلُونَ | الو |
| 3 | min | مِنْ | - | |
| 4 | nisaihim | kadınlarından | نِسَائِهِمْ | نسو |
| 5 | terabbusu | bekleme dönemi | تَرَبُّصُ | ربص |
| 6 | erbeati | dört | أَرْبَعَةِ | ربع |
| 7 | eşhurin | ay | أَشْهُرٍ | شهر |
| 8 | fein | öyle ki eğer | فَإِنْ | - |
| 9 | fa'u | dönerse (o kimse) | فَاءُوا | فيا |
| 10 | feinne | öyle ki doğrusu | فَإِنَّ | - |
| 11 | llahe | Allah | اللَّهَ | - |
| 12 | gafurun | Gafûr’dur | غَفُورٌ | غفر |
| 13 | rahimun | Rahîm’dir | رَحِيمٌ | رحم |
*Yemin ederek uzak duran, cinsel ilişkiye girmeyen.**4 ay bekleme yapamayıp dönerse.
Ayet 31
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | kul | de ki | قُلْ | قول |
| 2 | in | eğer | إِنْ | - |
| 3 | kuntum | olduysanız | كُنْتُمْ | كون |
| 4 | tuhibbune | severler | تُحِبُّونَ | حبب |
| 5 | llahe | Allah'ı | اللَّهَ | - |
| 6 | fettebiuni | öyle ki tabi olun bana | فَاتَّبِعُونِي | تبع |
| 7 | yuhbibkumu | sever sizleri | يُحْبِبْكُمُ | حبب |
| 8 | llahu | Allah | اللَّهُ | - |
| 9 | ve yegfir | ve bağışlar | وَيَغْفِرْ | غفر |
| 10 | lekum | sizlere | لَكُمْ | - |
| 11 | zunubekum | günahlarınızı | ذُنُوبَكُمْ | ذنب |
| 12 | vallahu | ve Allah | وَاللَّهُ | - |
| 13 | gafurun | Gafur’dur | غَفُورٌ | غفر |
| 14 | rahimun | Rahim’dir | رَحِيمٌ | رحم |
Ayet 89
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | illa | dışında | إِلَّا | - |
| 2 | ellezine | kimseler | الَّذِينَ | - |
| 3 | tabu | tevbe ettiler | تَابُوا | توب |
| 4 | min | مِنْ | - | |
| 5 | bea'di | sonrasında | بَعْدِ | بعد |
| 6 | zalike | bunun | ذَٰلِكَ | - |
| 7 | ve eslehu | ve ıslah oldular | وَأَصْلَحُوا | صلح |
| 8 | feinne | öyle ki doğrusu | فَإِنَّ | - |
| 9 | llahe | Allah | اللَّهَ | - |
| 10 | gafurun | Gâfur’dur | غَفُورٌ | غفر |
| 11 | rahimun | Rahîm’dir. | رَحِيمٌ | رحم |
Ayet 129
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | velillahi | ve Allah’adır | وَلِلَّهِ | - |
| 2 | ma | مَا | - | |
| 3 | fi | فِي | - | |
| 4 | s-semavati | göklerdeki | السَّمَاوَاتِ | سمو |
| 5 | ve ma | ve | وَمَا | - |
| 6 | fi | فِي | - | |
| 7 | l-erdi | yerdeki | الْأَرْضِ | ارض |
| 8 | yegfiru | mağfiret eder | يَغْفِرُ | غفر |
| 9 | limen | kimseye | لِمَنْ | - |
| 10 | yeşa'u | dilediği | يَشَاءُ | شيا |
| 11 | ve yuazzibu | ve azap eder | وَيُعَذِّبُ | عذب |
| 12 | men | kimseye | مَنْ | - |
| 13 | yeşa'u | dilediği | يَشَاءُ | شيا |
| 14 | vallahu | ve Allah | وَاللَّهُ | - |
| 15 | gafurun | Gafur’dur | غَفُورٌ | غفر |
| 16 | rahimun | Rahîm’dir | رَحِيمٌ | رحم |
Ayet 16
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | vellezani | ve iki erkek kimse | وَاللَّذَانِ | - |
| 2 | ye'tiyaniha | işledi ikisi onu (eş cinsel fahişeliği) | يَأْتِيَانِهَا | اتي |
| 3 | minkum | sizlerden | مِنْكُمْ | - |
| 4 | fe azuhuma | öyleyse eziyet edin ikisine | فَاذُوهُمَا | اذي |
| 5 | fein | öyle ki eğer | فَإِنْ | - |
| 6 | taba | tevbe ettilerse ikisi | تَابَا | توب |
| 7 | ve esleha | ve düzelttilerse ikisi | وَأَصْلَحَا | صلح |
| 8 | feea'ridu | öyle ki dönün | فَأَعْرِضُوا | عرض |
| 9 | anhuma | ikisinden | عَنْهُمَا | - |
| 10 | inne | doğrusu | إِنَّ | - |
| 11 | llahe | Allah | اللَّهَ | - |
| 12 | kane | oldu | كَانَ | كون |
| 13 | tevvaben | Tevvab | تَوَّابًا | توب |
| 14 | rahimen | Rahim | رَحِيمًا | رحم |
*Hayatlarını zorlaştıracak, sıkıntıya sokacak önlemler alın. **Psikoloji ve tıbbi tedaviyle düzelme.
Ayet 23
*Nikâh olmuş ancak cinsel birleşme olmadan boşanma olmuşsa.**Soy bağı olan oğullar. Zürriyet.
Ayet 25
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | ve men | ve kim | وَمَنْ | - |
| 2 | lem | asla | لَمْ | - |
| 3 | yestetia' | gücü yetiremez | يَسْتَطِعْ | طوع |
| 4 | minkum | sizlerden | مِنْكُمْ | - |
| 5 | tavlen | bir uzanıp ulaşmaya | طَوْلًا | طول |
| 6 | en | ki | أَنْ | - |
| 7 | yenkiha | nikâhlar | يَنْكِحَ | نكح |
| 8 | l-muhsanati | muhsanât | الْمُحْصَنَاتِ | حصن |
| 9 | l-mu'minati | müminât | الْمُؤْمِنَاتِ | امن |
| 10 | femin | öyle ki | فَمِنْ | - |
| 11 | ma | مَا | - | |
| 12 | meleket | malik/sahip olduğunuzdan | مَلَكَتْ | ملك |
| 13 | eymanukum | sağ ellerinizin | أَيْمَانُكُمْ | يمن |
| 14 | min | مِنْ | - | |
| 15 | feteyatikumu | fettanlarınızdan | فَتَيَاتِكُمُ | فتي |
| 16 | l-mu'minati | müminât | الْمُؤْمِنَاتِ | امن |
| 17 | vallahu | ve Allah | وَاللَّهُ | - |
| 18 | ea'lemu | daha iyi bilir | أَعْلَمُ | علم |
| 19 | biimanikum | imanlarınızı | بِإِيمَانِكُمْ | امن |
| 20 | bea'dukum | bir kısmınız | بَعْضُكُمْ | بعض |
| 21 | min | مِنْ | - | |
| 22 | bea'din | bir kısımdandır | بَعْضٍ | بعض |
| 23 | fenkihuhunne | öyle ki nikâhların onları | فَانْكِحُوهُنَّ | نكح |
| 24 | biizni | izniyle | بِإِذْنِ | اذن |
| 25 | ehlihinne | ehlinin/ahalisinin | أَهْلِهِنَّ | اهل |
| 26 | ve atuhunne | ve verin | وَاتُوهُنَّ | اتي |
| 27 | ucurahunne | ecirlerini | أُجُورَهُنَّ | اجر |
| 28 | bil-mea'rufi | marufla | بِالْمَعْرُوفِ | عرف |
| 29 | muhsanatin | muhsanât | مُحْصَنَاتٍ | حصن |
| 30 | gayra | olmaksızın | غَيْرَ | غير |
| 31 | musafihatin | musâfihât | مُسَافِحَاتٍ | سفح |
| 32 | ve la | وَلَا | - | |
| 33 | muttehizati | ve edinmeyenler | مُتَّخِذَاتِ | اخذ |
| 34 | ehdanin | gizli/saklı arkadaş | أَخْدَانٍ | خدن |
| 35 | feiza | öyle ki zaman | فَإِذَا | - |
| 36 | uhsinne | muhsenât | أُحْصِنَّ | حصن |
| 37 | fe in | öyle ki eğer | فَإِنْ | - |
| 38 | eteyne | işlerlerse | أَتَيْنَ | اتي |
| 39 | bifahişetin | bir fahişelik | بِفَاحِشَةٍ | فحش |
| 40 | fealeyhinne | öyle ki onlar üzerinedir | فَعَلَيْهِنَّ | - |
| 41 | nisfu | yarısı | نِصْفُ | نصف |
| 42 | ma | مَا | - | |
| 43 | ala | üzerine | عَلَى | - |
| 44 | l-muhsanati | muhsanât | الْمُحْصَنَاتِ | حصن |
| 45 | mine | مِنَ | - | |
| 46 | l-azabi | azaptan | الْعَذَابِ | عذب |
| 47 | zalike | işte bu | ذَٰلِكَ | - |
| 48 | limen | kimse içindir | لِمَنْ | - |
| 49 | haşiye | haşyet duyar | خَشِيَ | خشي |
| 50 | l-anete | zorluğa/strese | الْعَنَتَ | عنت |
| 51 | minkum | sizlerden | مِنْكُمْ | - |
| 52 | ve en | ve ki | وَأَنْ | - |
| 53 | tesbiru | sabretmeniz | تَصْبِرُوا | صبر |
| 54 | hayrun | bir hayırdır | خَيْرٌ | خير |
| 55 | lekum | sizlere | لَكُمْ | - |
| 56 | vallahu | ve Allah | وَاللَّهُ | - |
| 57 | gafurun | Gafûr’dur | غَفُورٌ | غفر |
| 58 | rahimun | Rahîm’dir | رَحِيمٌ | رحم |
*Gençler.**Onlardan sorumlu olan ilgili kimselerin. ***Muhsanât kadınlarla evlenmek için sadaka/mehir verilir. Sağ ellerin malik/sahip olduğu kadınlar için de nikâha bir karşılık/ecir bir farz/zorunluluk olarak verilmelidir.****Müminât muhsanât kadınlarla evlenmek için gereken mücadeleyi sabırla devam etmek.
Ayet 29
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | ya eyyuha | ey | يَا أَيُّهَا | - |
| 2 | ellezine | kimseler | الَّذِينَ | - |
| 3 | amenu | iman etmiş | امَنُوا | امن |
| 4 | la | لَا | - | |
| 5 | te'kulu | yemeyin | تَأْكُلُوا | اكل |
| 6 | emvalekum | mallarınızı | أَمْوَالَكُمْ | مول |
| 7 | beynekum | aranızda | بَيْنَكُمْ | بين |
| 8 | bil-batili | batılla | بِالْبَاطِلِ | بطل |
| 9 | illa | dışındadır | إِلَّا | - |
| 10 | en | ki | أَنْ | - |
| 11 | tekune | oldu | تَكُونَ | كون |
| 12 | ticaraten | bir ticaret | تِجَارَةً | تجر |
| 13 | an | ki | عَنْ | - |
| 14 | teradin | razı oldunuz | تَرَاضٍ | رضو |
| 15 | minkum | kendinizden | مِنْكُمْ | - |
| 16 | ve la | ve | وَلَا | - |
| 17 | tektulu | katletmeyin | تَقْتُلُوا | قتل |
| 18 | enfusekum | kendi nefislerinizi | أَنْفُسَكُمْ | نفس |
| 19 | inne | doğrusu | إِنَّ | - |
| 20 | llahe | Allah | اللَّهَ | - |
| 21 | kane | oldu | كَانَ | كون |
| 22 | bikum | sizler | بِكُمْ | - |
| 23 | rahimen | Rahîm | رَحِيمًا | رحم |
Ayet 64
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | ve ma | ve değiliz | وَمَا | - |
| 2 | erselna | göndermiş | أَرْسَلْنَا | رسل |
| 3 | min | مِنْ | - | |
| 4 | rasulin | hiç bir resûl | رَسُولٍ | رسل |
| 5 | illa | dışında | إِلَّا | - |
| 6 | liyutaa | itaat edilmesi için | لِيُطَاعَ | طوع |
| 7 | biizni | izniyle | بِإِذْنِ | اذن |
| 8 | llahi | Allah'ın | اللَّهِ | - |
| 9 | velev | velev (fakat) | وَلَوْ | - |
| 10 | ennehum | ki onlar | أَنَّهُمْ | - |
| 11 | iz | إِذْ | - | |
| 12 | zelemu | zulmettikleri zaman | ظَلَمُوا | ظلم |
| 13 | enfusehum | kendi nefislerine | أَنْفُسَهُمْ | نفس |
| 14 | ca'uke | geldiler sana | جَاءُوكَ | جيا |
| 15 | festegferu | öyle ki mağfiret istesinler | فَاسْتَغْفَرُوا | غفر |
| 16 | llahe | Allah'a | اللَّهَ | - |
| 17 | vestegfera | ve mağfiret isteseydi | وَاسْتَغْفَرَ | غفر |
| 18 | lehumu | onlara | لَهُمُ | - |
| 19 | r-rasulu | resûl | الرَّسُولُ | رسل |
| 20 | levecedu | mutlak bulurlardı | لَوَجَدُوا | وجد |
| 21 | llahe | Allah'ı | اللَّهَ | - |
| 22 | tevvaben | Tevvab | تَوَّابًا | توب |
| 23 | rahimen | Rahim | رَحِيمًا | رحم |
Ayet 96
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | deracatin | bir derece | دَرَجَاتٍ | درج |
| 2 | minhu | O’ndan | مِنْهُ | - |
| 3 | ve megfiraten | ve bir mağfiret | وَمَغْفِرَةً | غفر |
| 4 | ve rahmeten | ve bir rahmet | وَرَحْمَةً | رحم |
| 5 | ve kane | ve oldu | وَكَانَ | كون |
| 6 | llahu | Allah | اللَّهُ | - |
| 7 | gafuran | Gafûr | غَفُورًا | غفر |
| 8 | rahimen | Rahîm | رَحِيمًا | رحم |
Ayet 100
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | ve men | ve kim | وَمَنْ | - |
| 2 | yuhacir | hicret eder | يُهَاجِرْ | هجر |
| 3 | fi | فِي | - | |
| 4 | sebili | yolunda | سَبِيلِ | سبل |
| 5 | llahi | Allah | اللَّهِ | - |
| 6 | yecid | bulur | يَجِدْ | وجد |
| 7 | fi | فِي | - | |
| 8 | l-erdi | yeryüzünde | الْأَرْضِ | ارض |
| 9 | muragamen | zorlanacak/baskı yapılacak/ | مُرَاغَمًا | رغم |
| 10 | kesiran | çokça | كَثِيرًا | كثر |
| 11 | ve seaten | ve genişlik | وَسَعَةً | وسع |
| 12 | ve men | ve kim | وَمَنْ | - |
| 13 | yehruc | hicret eder | يَخْرُجْ | خرج |
| 14 | min | مِنْ | - | |
| 15 | beytihi | evinden | بَيْتِهِ | بيت |
| 16 | muhaciran | bir muhacir/göçmen (olarak) | مُهَاجِرًا | هجر |
| 17 | ila | doğru | إِلَى | - |
| 18 | llahi | Allah'a | اللَّهِ | - |
| 19 | ve rasulihi | ve resûlüne O’nun | وَرَسُولِهِ | رسل |
| 20 | summe | sonra | ثُمَّ | - |
| 21 | yudrikhu | ulaşıp yakalar onu | يُدْرِكْهُ | درك |
| 22 | l-mevtu | ölüm | الْمَوْتُ | موت |
| 23 | fekad | öyle ki muhakkak | فَقَدْ | - |
| 24 | vekaa | vuku bulur | وَقَعَ | وقع |
| 25 | ecruhu | onun ecri | أَجْرُهُ | اجر |
| 26 | ala | doğru | عَلَى | - |
| 27 | llahi | Allah'a | اللَّهِ | - |
| 28 | ve kane | ve oldu | وَكَانَ | كون |
| 29 | llahu | Allah | اللَّهُ | - |
| 30 | gafuran | Gafûr | غَفُورًا | غفر |
| 31 | rahimen | Rahîm | رَحِيمًا | رحم |
Ayet 106
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | vestegfiri | ve mağfiret sun | وَاسْتَغْفِرِ | غفر |
| 2 | llahe | Allah’a | اللَّهَ | - |
| 3 | inne | doğrusu | إِنَّ | - |
| 4 | llahe | Allah | اللَّهَ | - |
| 5 | kane | oldu | كَانَ | كون |
| 6 | gafuran | Gafûr | غَفُورًا | غفر |
| 7 | rahimen | Rahîm | رَحِيمًا | رحم |
Ayet 110
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | ve men | ve kim | وَمَنْ | - |
| 2 | yea'mel | yapar | يَعْمَلْ | عمل |
| 3 | su'en | bir kötülük | سُوءًا | سوا |
| 4 | ev | ya da | أَوْ | - |
| 5 | yezlim | zulmeder | يَظْلِمْ | ظلم |
| 6 | nefsehu | kendi nefsine | نَفْسَهُ | نفس |
| 7 | summe | sonra | ثُمَّ | - |
| 8 | yestegfiri | mağfiret sunar | يَسْتَغْفِرِ | غفر |
| 9 | llahe | Allah’a | اللَّهَ | - |
| 10 | yecidi | bulur | يَجِدِ | وجد |
| 11 | llahe | Allah'ı | اللَّهَ | - |
| 12 | gafuran | bir Gafûr | غَفُورًا | غفر |
| 13 | rahimen | ve bir Rahîm | رَحِيمًا | رحم |
Ayet 129
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | velen | ve asla | وَلَنْ | - |
| 2 | testetiu | tabi olamazsınız/takip demezsiniz | تَسْتَطِيعُوا | طوع |
| 3 | en | ki | أَنْ | - |
| 4 | tea'dilu | adaletli sağlamaya | تَعْدِلُوا | عدل |
| 5 | beyne | arasında | بَيْنَ | بين |
| 6 | n-nisa'i | kadınlar | النِّسَاءِ | نسو |
| 7 | velev | velev/fakat | وَلَوْ | - |
| 8 | harastum | arzulasanız da | حَرَصْتُمْ | حرص |
| 9 | fela | öyleyse | فَلَا | - |
| 10 | temilu | meyletmeyin | تَمِيلُوا | ميل |
| 11 | kulle | hepten | كُلَّ | كلل |
| 12 | l-meyli | meyil (-le) | الْمَيْلِ | ميل |
| 13 | fe tezeruha | öyle ki bırakırsınız yalnız onu | فَتَذَرُوهَا | وذر |
| 14 | kalmuallekati | asılmış gibi | كَالْمُعَلَّقَةِ | علق |
| 15 | ve in | ve eğer | وَإِنْ | - |
| 16 | tuslihu | düzeltirseniz | تُصْلِحُوا | صلح |
| 17 | ve tetteku | ve takvalı olursanız | وَتَتَّقُوا | وقي |
| 18 | feinne | öyle ki doğrusu | فَإِنَّ | - |
| 19 | llahe | Allah | اللَّهَ | - |
| 20 | kane | oldu | كَانَ | كون |
| 21 | gafuran | Gafûr. | غَفُورًا | غفر |
| 22 | rahimen | Rahîm. | رَحِيمًا | رحم |
*4:1 ayetinde Yüce Allah toplumun kadınlara takvalı olması gerektiğini bildirmiştir. Kadınları incitmekten, zora sokmaktan sakınmak gereklidir.
Ayet 152
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | vellezine | ve kimseler | وَالَّذِينَ | - |
| 2 | amenu | iman ettiler | امَنُوا | امن |
| 3 | billahi | Allah'a | بِاللَّهِ | - |
| 4 | ve rusulihi | ve resûllerine | وَرُسُلِهِ | رسل |
| 5 | velem | ve asla | وَلَمْ | - |
| 6 | yuferriku | ayırmazlar | يُفَرِّقُوا | فرق |
| 7 | beyne | arasını | بَيْنَ | بين |
| 8 | ehadin | birini | أَحَدٍ | احد |
| 9 | minhum | onlardan | مِنْهُمْ | - |
| 10 | ulaike | işte bunlardır | أُولَٰئِكَ | - |
| 11 | sevfe | yakında | سَوْفَ | - |
| 12 | yu'tihim | verecek | يُؤْتِيهِمْ | اتي |
| 13 | ucurahum | ecirlerini/karşılıklarını onların | أُجُورَهُمْ | اجر |
| 14 | ve kane | ve oldu | وَكَانَ | كون |
| 15 | llahu | Allah | اللَّهُ | - |
| 16 | gafuran | bir Gafûr | غَفُورًا | غفر |
| 17 | rahimen | bir Rahîm | رَحِيمًا | رحم |
*Hem resûllerin arasını hem de Yüce Allah ile resûllerin arasını ayırmazlar.
Ayet 3
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | hurrimet | haram kılındı | حُرِّمَتْ | حرم |
| 2 | aleykumu | üzerinize | عَلَيْكُمُ | - |
| 3 | l-meytetu | ölmüş | الْمَيْتَةُ | موت |
| 4 | ve ddemu | ve kan | وَالدَّمُ | دمو |
| 5 | velehmu | ve eti | وَلَحْمُ | لحم |
| 6 | l-hinziri | hınzır/domuz | الْخِنْزِيرِ | خنزر |
| 7 | ve ma | ve | وَمَا | - |
| 8 | uhille | sunulan/adanan | أُهِلَّ | هلل |
| 9 | ligayri | başkası için | لِغَيْرِ | غير |
| 10 | llahi | Allah’ın | اللَّهِ | - |
| 11 | bihi | kendisi üzerine | بِهِ | - |
| 12 | velmunhanikatu | ve boğulan (ölen) | وَالْمُنْخَنِقَةُ | خنق |
| 13 | velmevkuzetu | ve ağır darbeyle/hastalıktan (ölen) | وَالْمَوْقُوذَةُ | وقذ |
| 14 | velmuteraddiyetu | ve düşen (ölen) | وَالْمُتَرَدِّيَةُ | ردي |
| 15 | ve nnetihatu | ve boynuzlanmış (ölen) | وَالنَّطِيحَةُ | نطح |
| 16 | ve ma | ve | وَمَا | - |
| 17 | ekele | yediği | أَكَلَ | اكل |
| 18 | s-sebuu | yırtıcıların | السَّبُعُ | سبع |
| 19 | illa | dışındadır | إِلَّا | - |
| 20 | ma | مَا | - | |
| 21 | zekkeytum | boğazladığınız/kestiğini sizlerin | ذَكَّيْتُمْ | ذكو |
| 22 | ve ma | ve | وَمَا | - |
| 23 | zubiha | boğazlanan/kesilen | ذُبِحَ | ذبح |
| 24 | ala | üzerine | عَلَى | - |
| 25 | n-nusubi | dikilmişler | النُّصُبِ | نصب |
| 26 | ve en | ve ki | وَأَنْ | - |
| 27 | testeksimu | kısmet ararsınız | تَسْتَقْسِمُوا | قسم |
| 28 | bil-ezlami | fal oklarıyla | بِالْأَزْلَامِ | زلم |
| 29 | zalikum | işte bunlar | ذَٰلِكُمْ | - |
| 30 | fiskun | bir fısktır | فِسْقٌ | فسق |
| 31 | l-yevme | gündür | الْيَوْمَ | يوم |
| 32 | yeise | umudu kesti | يَئِسَ | ياس |
| 33 | ellezine | kimseler | الَّذِينَ | - |
| 34 | keferu | kâfirlik etmiş | كَفَرُوا | كفر |
| 35 | min | مِنْ | - | |
| 36 | dinikum | dininizden | دِينِكُمْ | دين |
| 37 | fela | öyle ki | فَلَا | - |
| 38 | tehşevhum | haşyet duymayın onlara | تَخْشَوْهُمْ | خشي |
| 39 | vehşevni | ve haşyet duyun bana | وَاخْشَوْنِ | خشي |
| 40 | l-yevme | bugün | الْيَوْمَ | يوم |
| 41 | ekmeltu | kemale erdirdim | أَكْمَلْتُ | كمل |
| 42 | lekum | sizlere | لَكُمْ | - |
| 43 | dinekum | dininizi | دِينَكُمْ | دين |
| 44 | ve etmemtu | ve kemale erdirdim | وَأَتْمَمْتُ | تمم |
| 45 | aleykum | üzerinize | عَلَيْكُمْ | - |
| 46 | nia'meti | nimetimi | نِعْمَتِي | نعم |
| 47 | ve raditu | ve razı oldum | وَرَضِيتُ | رضو |
| 48 | lekumu | sizlere | لَكُمُ | - |
| 49 | l-islame | İslam’ı | الْإِسْلَامَ | سلم |
| 50 | dinen | bir din (olarak) | دِينًا | دين |
| 51 | femeni | öyle ki kim | فَمَنِ | - |
| 52 | dturra | daralırsa | اضْطُرَّ | ضرر |
| 53 | fi | فِي | - | |
| 54 | mehmesatin | açlıkta | مَخْمَصَةٍ | خمص |
| 55 | gayra | غَيْرَ | غير | |
| 56 | mutecanifin | meyletmeksizindir | مُتَجَانِفٍ | جنف |
| 57 | liismin | günaha | لِإِثْمٍ | اثم |
| 58 | feinne | öyle ki doğrusu | فَإِنَّ | - |
| 59 | llahe | Allah | اللَّهَ | - |
| 60 | gafurun | Gafûr’dur | غَفُورٌ | غفر |
| 61 | rahimun | Rahîm’dir. | رَحِيمٌ | رحم |
*Kutsallık için dikilmiş, inşa edilmiş her şey. Tekkeler, türbeler, idoller, tapınaklar, sözde evliyaların mezar taşları vb. **Anlaşılır ki bu yerlerde fal okları atılarak bir kısmet aranmaktadır. Büyük bir hurafe ve aldatmacadır. Günümüzde tekke ve türbelerde bazı ritüeller yaparak kısmet arayan kimseler vardır. Ağaçlara bezler bağlayanlar, mezarlarda mum yakanlar buna örnek verilebilir.
Ayet 34
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | illa | dışındadır | إِلَّا | - |
| 2 | ellezine | kimseler | الَّذِينَ | - |
| 3 | tabu | tevbe ettiler | تَابُوا | توب |
| 4 | min | مِنْ | - | |
| 5 | kabli | önceden | قَبْلِ | قبل |
| 6 | en | ki | أَنْ | - |
| 7 | tekdiru | güç yetirirsiniz | تَقْدِرُوا | قدر |
| 8 | aleyhim | üzerlerine | عَلَيْهِمْ | - |
| 9 | fea'lemu | öyle ki bilin | فَاعْلَمُوا | علم |
| 10 | enne | ki | أَنَّ | - |
| 11 | llahe | Allah | اللَّهَ | - |
| 12 | gafurun | Gafûr’dur | غَفُورٌ | غفر |
| 13 | rahimun | Rahîm’dir | رَحِيمٌ | رحم |
*İsrâîloğullarından 5:33 ayetinin işaret ettiği firavun döneminde uygulanan cezaya müstahak olmayan kimseler de vardır. Bu kimseler tevbe etmiş kimselerdir. Kendiliğinden tevbe eden kimseler firavun döneminde yaşamış olsalardı uygulanan bu cezaya o dönemde muhatap olmazlardı.
Ayet 39
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | femen | öyle ki kim | فَمَنْ | - |
| 2 | tabe | tevbe etti | تَابَ | توب |
| 3 | min | مِنْ | - | |
| 4 | bea'di | sonrasında | بَعْدِ | بعد |
| 5 | zulmihi | zulmünden | ظُلْمِهِ | ظلم |
| 6 | ve esleha | ve ıslah oldu | وَأَصْلَحَ | صلح |
| 7 | feinne | öyle ki doğrusu | فَإِنَّ | - |
| 8 | llahe | Allah | اللَّهَ | - |
| 9 | yetubu | tevbe eder | يَتُوبُ | توب |
| 10 | aleyhi | üzerine onun | عَلَيْهِ | - |
| 11 | inne | doğrusu | إِنَّ | - |
| 12 | llahe | Allah | اللَّهَ | - |
| 13 | gafurun | Gafûr’dur | غَفُورٌ | غفر |
| 14 | rahimun | Rahîm’dir | رَحِيمٌ | رحم |
*Hırsızlığın büyük günahlardan olduğunu anlarız. Şirk koşmak da bir zulümdür. Demek ki tevbe edilmez ve ıslah olunmazsa cehenneme götürme durumu olasılığı vardır.
Ayet 74
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | efela | öyle ki | أَفَلَا | - |
| 2 | yetubune | tevbe etmezler mi | يَتُوبُونَ | توب |
| 3 | ila | karşı | إِلَى | - |
| 4 | llahi | Allah'a | اللَّهِ | - |
| 5 | ve yestegfirunehu | ve mağfiret dilemezler mi O’na | وَيَسْتَغْفِرُونَهُ | غفر |
| 6 | vallahu | ve Allah | وَاللَّهُ | - |
| 7 | gafurun | Gafûr’dur | غَفُورٌ | غفر |
| 8 | rahimun | Rahîm’dir | رَحِيمٌ | رحم |
Ayet 98
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | aa'lemu | bilin | اعْلَمُوا | علم |
| 2 | enne | ki | أَنَّ | - |
| 3 | llahe | Allah | اللَّهَ | - |
| 4 | şedidu | şiddetlidir | شَدِيدُ | شدد |
| 5 | l-ikabi | akabinde | الْعِقَابِ | عقب |
| 6 | ve enne | ve ki | وَأَنَّ | - |
| 7 | llahe | Allah | اللَّهَ | - |
| 8 | gafurun | Gafûr’dur | غَفُورٌ | غفر |
| 9 | rahimun | Rahîm’dir | رَحِيمٌ | رحم |
*Ardında.
Ayet 54
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | ve iza | ve | وَإِذَا | - |
| 2 | ca'eke | geldikleri zaman sana | جَاءَكَ | جيا |
| 3 | ellezine | kimseler | الَّذِينَ | - |
| 4 | yu'minune | iman etmiş | يُؤْمِنُونَ | امن |
| 5 | biayatina | ayetlerimize | بِايَاتِنَا | ايي |
| 6 | fekul | öyle ki de ki | فَقُلْ | قول |
| 7 | selamun | bir selam | سَلَامٌ | سلم |
| 8 | aleykum | sizlere | عَلَيْكُمْ | - |
| 9 | ketebe | yazdı | كَتَبَ | كتب |
| 10 | rabbukum | Rabbiniz | رَبُّكُمْ | ربب |
| 11 | ala | üzerine | عَلَىٰ | - |
| 12 | nefsihi | kendi nefsine | نَفْسِهِ | نفس |
| 13 | r-rahmete | rahmeti | الرَّحْمَةَ | رحم |
| 14 | ennehu | ki o | أَنَّهُ | - |
| 15 | men | kim | مَنْ | - |
| 16 | amile | yaptı | عَمِلَ | عمل |
| 17 | minkum | sizden | مِنْكُمْ | - |
| 18 | su'en | bir kötülük | سُوءًا | سوا |
| 19 | bicehaletin | cahillikle | بِجَهَالَةٍ | جهل |
| 20 | summe | sonra | ثُمَّ | - |
| 21 | tabe | tevbe etti | تَابَ | توب |
| 22 | min | مِنْ | - | |
| 23 | bea'dihi | sonrasında onun | بَعْدِهِ | بعد |
| 24 | ve esleha | ve ıslah etti | وَأَصْلَحَ | صلح |
| 25 | feennehu | öyle ki doğrusu O | فَأَنَّهُ | - |
| 26 | gafurun | bir Gafûr’dur | غَفُورٌ | غفر |
| 27 | rahimun | bir Rahîm’dir | رَحِيمٌ | رحم |
*Kötülüğün.
Ayet 145
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | kul | de ki | قُلْ | قول |
| 2 | la | لَا | - | |
| 3 | ecidu | bulamıyorum | أَجِدُ | وجد |
| 4 | fi | فِي | - | |
| 5 | ma | مَا | - | |
| 6 | uhiye | vahyolunmuş olandakinde | أُوحِيَ | وحي |
| 7 | ileyye | üzerime | إِلَيَّ | - |
| 8 | muharramen | bir haram edilmiş | مُحَرَّمًا | حرم |
| 9 | ala | üzerine | عَلَىٰ | - |
| 10 | taimin | bir yiyen | طَاعِمٍ | طعم |
| 11 | yet'amuhu | (ki) yer onu | يَطْعَمُهُ | طعم |
| 12 | illa | dışındadır | إِلَّا | - |
| 13 | en | ki | أَنْ | - |
| 14 | yekune | olur | يَكُونَ | كون |
| 15 | meyteten | ölü | مَيْتَةً | موت |
| 16 | ev | ya da | أَوْ | - |
| 17 | demen | kan | دَمًا | دمو |
| 18 | mesfuhen | akan | مَسْفُوحًا | سفح |
| 19 | ev | ya da | أَوْ | - |
| 20 | lehme | eti | لَحْمَ | لحم |
| 21 | hinzirin | domuz | خِنْزِيرٍ | خنزر |
| 22 | feinnehu | öyleki doğrusu o | فَإِنَّهُ | - |
| 23 | ricsun | bir ricstir | رِجْسٌ | رجس |
| 24 | ev | ya da | أَوْ | - |
| 25 | fiskan | bir fısk (olarak) | فِسْقًا | فسق |
| 26 | uhille | adanmış | أُهِلَّ | هلل |
| 27 | ligayri | başkasına | لِغَيْرِ | غير |
| 28 | llahi | Allah'tan | اللَّهِ | - |
| 29 | bihi | onunla | بِهِ | - |
| 30 | femeni | öyle ki kim | فَمَنِ | - |
| 31 | dturra | zaruri kalırsa | اضْطُرَّ | ضرر |
| 32 | gayra | olmaksızın | غَيْرَ | غير |
| 33 | bagin | aranır | بَاغٍ | بغي |
| 34 | ve la | ve ne de | وَلَا | - |
| 35 | aadin | taşkınlık | عَادٍ | عدو |
| 36 | feinne | öyle ki doğrusu | فَإِنَّ | - |
| 37 | rabbeke | (senin) Rabbin | رَبَّكَ | ربب |
| 38 | gafurun | Gafûr’dur | غَفُورٌ | غفر |
| 39 | rahimun | Rahîm’dir. | رَحِيمٌ | رحم |
*Kur'an.**Kan bulaşmış ya da etin içindeki kan değildir. Direkt olarak sıvı halde akan kan işaret edilmiştir.***Pislik. Rabbimiz domuz etini bir pislik olarak nitelendirmişse mutlak ki insan sağlığı için sakıncalı olduğu içindir.
Ayet 165
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | ve huve | ve O'dur | وَهُوَ | - |
| 2 | llezi | الَّذِي | - | |
| 3 | cealekum | yapandır sizleri | جَعَلَكُمْ | جعل |
| 4 | halaife | halifeler | خَلَائِفَ | خلف |
| 5 | l-erdi | yere | الْأَرْضِ | ارض |
| 6 | ve rafea | ve yükseltti | وَرَفَعَ | رفع |
| 7 | bea'dekum | bir kısmınızı | بَعْضَكُمْ | بعض |
| 8 | fevka | üzerine | فَوْقَ | فوق |
| 9 | bea'din | bir kısım | بَعْضٍ | بعض |
| 10 | deracatin | dereceler (-le) | دَرَجَاتٍ | درج |
| 11 | liyebluvekum | belalandırmak için sizleri | لِيَبْلُوَكُمْ | بلو |
| 12 | fi | فِي | - | |
| 13 | ma | مَا | - | |
| 14 | atakum | verdiğinde sizlere | اتَاكُمْ | اتي |
| 15 | inne | doğrusu | إِنَّ | - |
| 16 | rabbeke | (senin) Rabbin | رَبَّكَ | ربب |
| 17 | seriu | seridir | سَرِيعُ | سرع |
| 18 | l-ikabi | akabinde | الْعِقَابِ | عقب |
| 19 | ve innehu | ve doğrusu O | وَإِنَّهُ | - |
| 20 | legafurun | mutlak bir Gafûr’dur | لَغَفُورٌ | غفر |
| 21 | rahimun | bir Rahîm’dir | رَحِيمٌ | رحم |
*Homo Sapiensin (bilge insan) kendisinden önceki Homo türlerinin yerini alması.**Ardında.
Ayet 151
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | kale | dedi (Mûsâ) | قَالَ | قول |
| 2 | rabbi | Rabbim | رَبِّ | ربب |
| 3 | gfir | mağfiret et | اغْفِرْ | غفر |
| 4 | li | bana | لِي | - |
| 5 | veliehi | ve kardeşime | وَلِأَخِي | اخو |
| 6 | ve edhilna | ve sok bizleri | وَأَدْخِلْنَا | دخل |
| 7 | fi | فِي | - | |
| 8 | rahmetike | rahmetine | رَحْمَتِكَ | رحم |
| 9 | veente | ve sensin | وَأَنْتَ | - |
| 10 | erhamu | en rahim (olan) | أَرْحَمُ | رحم |
| 11 | r-rahimine | Rahîm | الرَّاحِمِينَ | رحم |
Ayet 153
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | vellezine | ve kimseler | وَالَّذِينَ | - |
| 2 | amilu | yaptılar | عَمِلُوا | عمل |
| 3 | s-seyyiati | kötülükler | السَّيِّئَاتِ | سوا |
| 4 | summe | sonra | ثُمَّ | - |
| 5 | tabu | tevbe ettiler | تَابُوا | توب |
| 6 | min | مِنْ | - | |
| 7 | bea'diha | sonrasında onun | بَعْدِهَا | بعد |
| 8 | ve amenu | ve iman ettiler | وَامَنُوا | امن |
| 9 | inne | doğrusu | إِنَّ | - |
| 10 | rabbeke | (senin) Rabbin | رَبَّكَ | ربب |
| 11 | min | مِنْ | - | |
| 12 | bea'diha | sonrasında onun | بَعْدِهَا | بعد |
| 13 | legafurun | mutlak Gafûr’dur | لَغَفُورٌ | غفر |
| 14 | rahimun | Rahîm’dir. | رَحِيمٌ | رحم |
*Kötülüğün.**Tevbenin.
Ayet 167
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | ve iz | ve | وَإِذْ | - |
| 2 | teezzene | ilan ettiği zaman | تَأَذَّنَ | اذن |
| 3 | rabbuke | (senin) Rabbin | رَبُّكَ | ربب |
| 4 | leyeb'asenne | mutlak gönderir | لَيَبْعَثَنَّ | بعث |
| 5 | aleyhim | üzerlerine | عَلَيْهِمْ | - |
| 6 | ila | kadar | إِلَىٰ | - |
| 7 | yevmi | gününe | يَوْمِ | يوم |
| 8 | l-kiyameti | kıyamet | الْقِيَامَةِ | قوم |
| 9 | men | kimseyi | مَنْ | - |
| 10 | yesumuhum | dayatır onlara | يَسُومُهُمْ | سوم |
| 11 | su'e | kötüsünü | سُوءَ | سوا |
| 12 | l-azabi | azabın | الْعَذَابِ | عذب |
| 13 | inne | doğrusu | إِنَّ | - |
| 14 | rabbeke | Rabbin | رَبَّكَ | ربب |
| 15 | leseriu | mutlak seridir | لَسَرِيعُ | سرع |
| 16 | l-ikabi | akabinde | الْعِقَابِ | عقب |
| 17 | veinnehu | ve doğrusu O | وَإِنَّهُ | - |
| 18 | legafurun | mutlak Gafûr’dur | لَغَفُورٌ | غفر |
| 19 | rahimun | Rahîm’dir. | رَحِيمٌ | رحم |
*Ardında.
Ayet 69
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | fekulu | öyle ki yiyin | فَكُلُوا | اكل |
| 2 | mimma | مِمَّا | - | |
| 3 | ganimtum | ganimet aldığınızdan | غَنِمْتُمْ | غنم |
| 4 | halalen | bir helal (olarak) | حَلَالًا | حلل |
| 5 | tayyiben | bir iyi (olarak) | طَيِّبًا | طيب |
| 6 | vetteku | ve takvalı olun | وَاتَّقُوا | وقي |
| 7 | llahe | Allah'tan | اللَّهَ | - |
| 8 | inne | doğrusu | إِنَّ | - |
| 9 | llahe | Allah | اللَّهَ | - |
| 10 | gafurun | bir Gafûr’dur | غَفُورٌ | غفر |
| 11 | rahimun | bir Rahîm’dir | رَحِيمٌ | رحم |
*Elde edilen ganimetlerin 4/5'ini. 1/5 oranı Allah ve resûlü olan Kur'an'a aittir. O'nun emrettiği yerlere harcanır.
Ayet 70
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | ya eyyuha | ey | يَا أَيُّهَا | - |
| 2 | n-nebiyyu | nebi | النَّبِيُّ | نبا |
| 3 | kul | de | قُلْ | قول |
| 4 | limen | kimselere | لِمَنْ | - |
| 5 | fi | فِي | - | |
| 6 | eydikum | ellerinizdeki | أَيْدِيكُمْ | يدي |
| 7 | mine | مِنَ | - | |
| 8 | l-esra | esirlerden | الْأَسْرَىٰ | اسر |
| 9 | in | eğer | إِنْ | - |
| 10 | yea'lemi | bilirse | يَعْلَمِ | علم |
| 11 | llahu | Allah | اللَّهُ | - |
| 12 | fi | فِي | - | |
| 13 | kulubikum | kalbinizdekini | قُلُوبِكُمْ | قلب |
| 14 | hayran | bir hayır | خَيْرًا | خير |
| 15 | yu'tikum | verir sizlere | يُؤْتِكُمْ | اتي |
| 16 | hayran | bir hayır | خَيْرًا | خير |
| 17 | mimma | مِمَّا | - | |
| 18 | uhize | edinilenden | أُخِذَ | اخذ |
| 19 | minkum | sizden | مِنْكُمْ | - |
| 20 | ve yegfir | ve mağfiret eder | وَيَغْفِرْ | غفر |
| 21 | lekum | sizlere | لَكُمْ | - |
| 22 | vallahu | ve Allah | وَاللَّهُ | - |
| 23 | gafurun | bir Gafûr’dur | غَفُورٌ | غفر |
| 24 | rahimun | bir Rahîm’dir | رَحِيمٌ | رحم |
*Nebi Muhammed.**Fiil pasif olarak gelmiştir. Sizlerden elde edilen ganimetlerden sizlere de bir pay verir. Yüce Allah ve resûlü olan Kur'an'ın hakkı olan 1/5'ten sizlere de Allah bir pay verebilir. Ancak bu kalplerinizde bulunan hayra bağlıdır.
Ayet 5
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | feiza | öyle ki o zaman | فَإِذَا | - |
| 2 | nseleha | sonlandığında | انْسَلَخَ | سلخ |
| 3 | l-eşhuru | aylar | الْأَشْهُرُ | شهر |
| 4 | l-hurumu | haram | الْحُرُمُ | حرم |
| 5 | fektulu | öyle ki katledin | فَاقْتُلُوا | قتل |
| 6 | l-muşrikine | müşrikleri | الْمُشْرِكِينَ | شرك |
| 7 | haysu | her nerede | حَيْثُ | حيث |
| 8 | vecedtumuhum | buldunuz onları | وَجَدْتُمُوهُمْ | وجد |
| 9 | ve huzuhum | ve tutun/alın | وَخُذُوهُمْ | اخذ |
| 10 | vehsuruhum | ve kuşatın/sınırlayın onları | وَاحْصُرُوهُمْ | حصر |
| 11 | vek'udu | ve oturup bekleyin | وَاقْعُدُوا | قعد |
| 12 | lehum | onları | لَهُمْ | - |
| 13 | kulle | her bir | كُلَّ | كلل |
| 14 | mersadin | rasat yerinde/gözlem yerinde | مَرْصَدٍ | رصد |
| 15 | fein | öyle ki eğer | فَإِنْ | - |
| 16 | tabu | tevbe ettilerse | تَابُوا | توب |
| 17 | ve ekamu | ve diktilerse/ayağa kaldırdılarsa | وَأَقَامُوا | قوم |
| 18 | s-salate | salatı | الصَّلَاةَ | صلو |
| 19 | ve atevu | ve verdilerse | وَاتَوُا | اتي |
| 20 | z-zekate | zekâtı | الزَّكَاةَ | زكو |
| 21 | fehallu | öyle ki serbest bırakın | فَخَلُّوا | خلو |
| 22 | sebilehum | yollarını onların | سَبِيلَهُمْ | سبل |
| 23 | inne | doğrusu | إِنَّ | - |
| 24 | llahe | Allah | اللَّهَ | - |
| 25 | gafurun | gafûrdur | غَفُورٌ | غفر |
| 26 | rahimun | rahîmdir. | رَحِيمٌ | رحم |
Ayet 27
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | summe | sonra | ثُمَّ | - |
| 2 | yetubu | tevbe eder | يَتُوبُ | توب |
| 3 | llahu | Allah | اللَّهُ | - |
| 4 | min | مِنْ | - | |
| 5 | bea'di | sonrasında | بَعْدِ | بعد |
| 6 | zalike | bunun | ذَٰلِكَ | - |
| 7 | ala | karşı | عَلَىٰ | - |
| 8 | men | kimseye | مَنْ | - |
| 9 | yeşa'u | dilediği | يَشَاءُ | شيا |
| 10 | vallahu | ve Allah | وَاللَّهُ | - |
| 11 | gafurun | bir Gafûr’dur | غَفُورٌ | غفر |
| 12 | rahimun | bir Rahîm’dir | رَحِيمٌ | رحم |
Ayet 91
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | leyse | olmaz | لَيْسَ | ليس |
| 2 | ala | üzerine | عَلَى | - |
| 3 | d-duafa'i | zaaflılar | الضُّعَفَاءِ | ضعف |
| 4 | ve la | ve ne de | وَلَا | - |
| 5 | ala | üzerine | عَلَى | - |
| 6 | l-merda | marazlılar | الْمَرْضَىٰ | مرض |
| 7 | ve la | ve ne de | وَلَا | - |
| 8 | ala | üzerine | عَلَى | - |
| 9 | ellezine | kimseler | الَّذِينَ | - |
| 10 | la | لَا | - | |
| 11 | yecidune | bulamazlar | يَجِدُونَ | وجد |
| 12 | ma | مَا | - | |
| 13 | yunfikune | infak edecek (bir şey) | يُنْفِقُونَ | نفق |
| 14 | haracun | bir sıkıntı | حَرَجٌ | حرج |
| 15 | iza | zaman | إِذَا | - |
| 16 | nesahu | nasihat ettiler | نَصَحُوا | نصح |
| 17 | lillahi | Allah için | لِلَّهِ | - |
| 18 | ve rasulihi | ve resûlü | وَرَسُولِهِ | رسل |
| 19 | ma | yoktur | مَا | - |
| 20 | ala | üzerine | عَلَى | - |
| 21 | l-muhsinine | muhsinlerin | الْمُحْسِنِينَ | حسن |
| 22 | min | hiçbir | مِنْ | - |
| 23 | sebilin | yol | سَبِيلٍ | سبل |
| 24 | vallahu | ve Allah | وَاللَّهُ | - |
| 25 | gafurun | bir Gafûr’dur | غَفُورٌ | غفر |
| 26 | rahimun | bir Rahîm’dir | رَحِيمٌ | رحم |
*Hastalar.**İçtenlikle, samimi olarak beyan ettikleri zaman.***Kur'an emri vermiştir. Başka hiçbir yol yoktur. Bu şartlara uyanlar dışında savaşa katılım ve/veya infak ile katkı sağlamak zorunludur.
Ayet 99
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | vemine | ve | وَمِنَ | - |
| 2 | l-ea'rabi | araplardan | الْأَعْرَابِ | عرب |
| 3 | men | kim | مَنْ | - |
| 4 | yu'minu | iman eder | يُؤْمِنُ | امن |
| 5 | billahi | Allah'a | بِاللَّهِ | - |
| 6 | velyevmi | ve gününe | وَالْيَوْمِ | يوم |
| 7 | l-ahiri | ahiret | الْاخِرِ | اخر |
| 8 | ve yettehizu | ve tutar/edinir | وَيَتَّخِذُ | اخذ |
| 9 | ma | مَا | - | |
| 10 | yunfiku | infak ettiğini | يُنْفِقُ | نفق |
| 11 | kurubatin | yakınlıklar | قُرُبَاتٍ | قرب |
| 12 | inde | indinde/katında | عِنْدَ | عند |
| 13 | llahi | Allah’ın | اللَّهِ | - |
| 14 | ve salevati | ve salatlarını (da) | وَصَلَوَاتِ | صلو |
| 15 | r-rasuli | resulün | الرَّسُولِ | رسل |
| 16 | ela | değil mi | أَلَا | - |
| 17 | inneha | doğrusu o | إِنَّهَا | - |
| 18 | kurbetun | bir yakınlıktır | قُرْبَةٌ | قرب |
| 19 | lehum | onlara | لَهُمْ | - |
| 20 | seyudhiluhumu | sokacak/girdirecek onları | سَيُدْخِلُهُمُ | دخل |
| 21 | llahu | Allah | اللَّهُ | - |
| 22 | fi | içine | فِي | - |
| 23 | rahmetihi | rahmetinin | رَحْمَتِهِ | رحم |
| 24 | inne | doğrusu | إِنَّ | - |
| 25 | llahe | Allah | اللَّهَ | - |
| 26 | gafurun | bir Gafûrdur | غَفُورٌ | غفر |
| 27 | rahimun | bir Rahîm'dir | رَحِيمٌ | رحم |
*Resûl Muhammed.**Dişil zamir salâtı işaret eder.
Ayet 104
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | elem | hiç | أَلَمْ | - |
| 2 | yea'lemu | bilmezler mi | يَعْلَمُوا | علم |
| 3 | enne | ki | أَنَّ | - |
| 4 | llahe | Allah | اللَّهَ | - |
| 5 | huve | O | هُوَ | - |
| 6 | yekbelu | kabul eder | يَقْبَلُ | قبل |
| 7 | t-tevbete | tevbeyi | التَّوْبَةَ | توب |
| 8 | an | عَنْ | - | |
| 9 | ibadihi | kullarından | عِبَادِهِ | عبد |
| 10 | ve ye'huzu | ve edinir/tutar | وَيَأْخُذُ | اخذ |
| 11 | s-sadekati | sadakaları | الصَّدَقَاتِ | صدق |
| 12 | ve enne | ve ki | وَأَنَّ | - |
| 13 | llahe | Allah | اللَّهَ | - |
| 14 | huve | O | هُوَ | - |
| 15 | t-tevvabu | Tevvâb’tır | التَّوَّابُ | توب |
| 16 | r-rahimu | Rahîm’dir | الرَّحِيمُ | رحم |
*Sadakalar Yüce Allah'ın rızası için verilir.
Ayet 117
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | lekad | ant olsun | لَقَدْ | - |
| 2 | tabe | tevbe etti | تَابَ | توب |
| 3 | llahu | Allah | اللَّهُ | - |
| 4 | ala | karşı | عَلَى | - |
| 5 | n-nebiyyi | nebiye | النَّبِيِّ | نبا |
| 6 | velmuhacirine | ve muhacirlere | وَالْمُهَاجِرِينَ | هجر |
| 7 | vel'ensari | ve ensara | وَالْأَنْصَارِ | نصر |
| 8 | ellezine | kimselere | الَّذِينَ | - |
| 9 | ttebeuhu | tabi oldular ona | اتَّبَعُوهُ | تبع |
| 10 | fi | فِي | - | |
| 11 | saati | saatinde | سَاعَةِ | سوع |
| 12 | l-usrati | zor/çetin | الْعُسْرَةِ | عسر |
| 13 | min | مِنْ | - | |
| 14 | bea'di | sonrasında | بَعْدِ | بعد |
| 15 | ma | مَا | - | |
| 16 | kade | neredeyse | كَادَ | كود |
| 17 | yezigu | eğildi | يَزِيغُ | زيغ |
| 18 | kulubu | kalpleri | قُلُوبُ | قلب |
| 19 | ferikin | bir fırkanın | فَرِيقٍ | فرق |
| 20 | minhum | onlardan | مِنْهُمْ | - |
| 21 | summe | sonra | ثُمَّ | - |
| 22 | tabe | tevbe etti | تَابَ | توب |
| 23 | aleyhim | üzerlerine | عَلَيْهِمْ | - |
| 24 | innehu | doğrusu O | إِنَّهُ | - |
| 25 | bihim | onlara | بِهِمْ | - |
| 26 | ra'ufun | bir Rauf’tur | رَءُوفٌ | راف |
| 27 | rahimun | bir Rahîm’dir | رَحِيمٌ | رحم |
*Nebi Muhammed'e.**Grubun.***Allah.
Ayet 118
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | ve ala | ve karşı | وَعَلَى | - |
| 2 | s-selaseti | üç | الثَّلَاثَةِ | ثلث |
| 3 | ellezine | kimse | الَّذِينَ | - |
| 4 | hullifu | geri bırakılmış | خُلِّفُوا | خلف |
| 5 | hatta | ta ki | حَتَّىٰ | - |
| 6 | iza | إِذَا | - | |
| 7 | dakat | dar geldiği zaman | ضَاقَتْ | ضيق |
| 8 | aleyhimu | üzerlerine | عَلَيْهِمُ | - |
| 9 | l-erdu | yer | الْأَرْضُ | ارض |
| 10 | bima | بِمَا | - | |
| 11 | rahubet | (tüm) genişlemişliğiyle | رَحُبَتْ | رحب |
| 12 | ve dakat | ve dar geldi | وَضَاقَتْ | ضيق |
| 13 | aleyhim | üzerlerine | عَلَيْهِمْ | - |
| 14 | enfusuhum | kendi nefisleri | أَنْفُسُهُمْ | نفس |
| 15 | ve zennu | ve zannettiler | وَظَنُّوا | ظنن |
| 16 | en | ki | أَنْ | - |
| 17 | la | olmaz | لَا | - |
| 18 | melcee | bir iltica | مَلْجَأَ | لجا |
| 19 | mine | مِنَ | - | |
| 20 | llahi | Allah’tan | اللَّهِ | - |
| 21 | illa | dışında | إِلَّا | - |
| 22 | ileyhi | O’na | إِلَيْهِ | - |
| 23 | summe | sonra | ثُمَّ | - |
| 24 | tabe | tevbe etti | تَابَ | توب |
| 25 | aleyhim | üzerlerine | عَلَيْهِمْ | - |
| 26 | liyetubu | tevbe etmeleri için | لِيَتُوبُوا | توب |
| 27 | inne | doğrusu | إِنَّ | - |
| 28 | llahe | Allah | اللَّهَ | - |
| 29 | huve | O | هُوَ | - |
| 30 | t-tevvabu | Tevvâb’dır | التَّوَّابُ | توب |
| 31 | r-rahimu | Rahîm’dir | الرَّحِيمُ | رحم |
*Yer.**Varsayım yaptılar. ***Sığınak.****Allah'tan gelen.*****Allah sadece kendisine iltica ettirir; sığındırır. Sığınma ancak Allah'adır.*****Allah.
Ayet 34
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | kul | de ki | قُلْ | قول |
| 2 | hel | هَلْ | - | |
| 3 | min | مِنْ | - | |
| 4 | şurakaikum | şirk koştuklarınızdan | شُرَكَائِكُمْ | شرك |
| 5 | men | kimse mi (ki) | مَنْ | - |
| 6 | yebdeu | başlatır | يَبْدَأُ | بدا |
| 7 | l-halka | yaratmayı | الْخَلْقَ | خلق |
| 8 | summe | sonra | ثُمَّ | - |
| 9 | yuiyduhu | geri döndürür onu | يُعِيدُهُ | عود |
| 10 | kuli | de ki | قُلِ | قول |
| 11 | llahu | Allah | اللَّهُ | - |
| 12 | yebdeu | başlatır | يَبْدَأُ | بدا |
| 13 | l-halka | yaratmayı | الْخَلْقَ | خلق |
| 14 | summe | sonra | ثُمَّ | - |
| 15 | yuiyduhu | geri döndürür onu | يُعِيدُهُ | عود |
| 16 | feenna | öyle ki nasıl | فَأَنَّىٰ | اني |
| 17 | tu'fekune | ayartılırsınız | تُؤْفَكُونَ | افك |
*Tekillikteki saf enerjiden E=mc2 ile maddeyi ve evreni yaratmaya başlama.**Evrendeki tüm maddeleri evrenin yırtılmasıyla birlikte tekrar tekilliğe döndürerek E=mc2 ile saf enerjiye geri döndürme. ***Yaratmayı.****Yalana uydurulmak, kandırılmak.
Ayet 107
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | ve in | ve eğer | وَإِنْ | - |
| 2 | yemseske | temas ettirse sana | يَمْسَسْكَ | مسس |
| 3 | llahu | Allah | اللَّهُ | - |
| 4 | bidurrin | bir zararı | بِضُرٍّ | ضرر |
| 5 | fela | öyle ki olmaz | فَلَا | - |
| 6 | kaşife | kaşif | كَاشِفَ | كشف |
| 7 | lehu | ona | لَهُ | - |
| 8 | illa | dışında | إِلَّا | - |
| 9 | huve | O’nun | هُوَ | - |
| 10 | ve in | ve eğer | وَإِنْ | - |
| 11 | yuridke | dilerse sana | يُرِدْكَ | رود |
| 12 | bihayrin | bir hayrı | بِخَيْرٍ | خير |
| 13 | fela | öyle ki olmaz | فَلَا | - |
| 14 | radde | reddeden | رَادَّ | ردد |
| 15 | lifedlihi | fazlını O’nun | لِفَضْلِهِ | فضل |
| 16 | yusibu | isabet ettirir | يُصِيبُ | صوب |
| 17 | bihi | onu | بِهِ | - |
| 18 | men | kimseye | مَنْ | - |
| 19 | yeşa'u | dilediği | يَشَاءُ | شيا |
| 20 | min | مِنْ | - | |
| 21 | ibadihi | kullarından | عِبَادِهِ | عبد |
| 22 | ve huve | ve O | وَهُوَ | - |
| 23 | l-gafuru | Gafûr’dur | الْغَفُورُ | غفر |
| 24 | r-rahimu | Rahîm’dir | الرَّحِيمُ | رحم |
*Kurtulmanın yollarını keşfeden.**Zarara.***Allah'ın.****Allah.*****Geri döndüren.******Fazlı.
Ayet 41
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | ve kale | ve dedi | وَقَالَ | قول |
| 2 | rkebu | binin | ارْكَبُوا | ركب |
| 3 | fiha | ona (gemiye) | فِيهَا | - |
| 4 | bismi | ismiyledir | بِسْمِ | سمو |
| 5 | llahi | Allah'ın | اللَّهِ | - |
| 6 | mecraha | akması onun | مَجْرَاهَا | جري |
| 7 | ve mursaha | ve sabitlendirilmesi onun | وَمُرْسَاهَا | رسو |
| 8 | inne | doğrusu | إِنَّ | - |
| 9 | rabbi | Rabbim | رَبِّي | ربب |
| 10 | legafurun | mutlak ki bir Gafûr’dur | لَغَفُورٌ | غفر |
| 11 | rahimun | bir Rahîm’dir | رَحِيمٌ | رحم |
*Nûh.**Gemiye.**Geminin.
Ayet 90
Ayet 53
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | ve ma | ve değilim | وَمَا | - |
| 2 | uberriu | beraat ettirir | أُبَرِّئُ | برا |
| 3 | nefsi | nefsimi | نَفْسِي | نفس |
| 4 | inne | doğrusu | إِنَّ | - |
| 5 | n-nefse | nefis | النَّفْسَ | نفس |
| 6 | leemmaratun | mutlak bir emredicidir | لَأَمَّارَةٌ | امر |
| 7 | bis-su'i | kötülükle | بِالسُّوءِ | سوا |
| 8 | illa | dışındadır | إِلَّا | - |
| 9 | ma | مَا | - | |
| 10 | rahime | rahmet ettiği | رَحِمَ | رحم |
| 11 | rabbi | Rabbimin | رَبِّي | ربب |
| 12 | inne | doğrusu | إِنَّ | - |
| 13 | rabbi | Rabbim | رَبِّي | ربب |
| 14 | gafurun | bir Gafûr’dur | غَفُورٌ | غفر |
| 15 | rahimun | bir Rahîm’dir | رَحِيمٌ | رحم |
Ayet 64
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | kale | dedi | قَالَ | قول |
| 2 | hel | هَلْ | - | |
| 3 | amenukum | güvenir miyim sizlere | امَنُكُمْ | امن |
| 4 | aleyhi | onun hakkında | عَلَيْهِ | - |
| 5 | illa | dışındadır | إِلَّا | - |
| 6 | kema | كَمَا | - | |
| 7 | emintukum | güvendiğim gibi sizlere | أَمِنْتُكُمْ | امن |
| 8 | ala | karşı | عَلَىٰ | - |
| 9 | ehihi | kardeşinize | أَخِيهِ | اخو |
| 10 | min | مِنْ | - | |
| 11 | kablu | önceden | قَبْلُ | قبل |
| 12 | fallahu | öyle ki Allah | فَاللَّهُ | - |
| 13 | hayrun | bir hayırlıdır | خَيْرٌ | خير |
| 14 | hafizen | bir hafız | حَافِظًا | حفظ |
| 15 | ve huve | ve O | وَهُوَ | - |
| 16 | erhamu | daha Rahîm’dir | أَرْحَمُ | رحم |
| 17 | r-rahimine | Rahîmlerin | الرَّاحِمِينَ | رحم |
*Yakûb.**Kardeşiniz.***Yusuf'a.****Allah.
Ayet 92
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | kale | dedi | قَالَ | قول |
| 2 | la | yoktur | لَا | - |
| 3 | tesribe | kınama | تَثْرِيبَ | ثرب |
| 4 | aleykumu | size | عَلَيْكُمُ | - |
| 5 | l-yevme | bugün | الْيَوْمَ | يوم |
| 6 | yegfiru | bağışlar | يَغْفِرُ | غفر |
| 7 | llahu | Allah | اللَّهُ | - |
| 8 | lekum | sizi | لَكُمْ | - |
| 9 | ve huve | ve O | وَهُوَ | - |
| 10 | erhamu | en merhametlisidir | أَرْحَمُ | رحم |
| 11 | r-rahimine | merhametlilerin | الرَّاحِمِينَ | رحم |
*Yûsuf.**Allah.
Ayet 98
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | kale | dedi | قَالَ | قول |
| 2 | sevfe | yakında | سَوْفَ | - |
| 3 | estegfiru | mağfiret dileyeceğim | أَسْتَغْفِرُ | غفر |
| 4 | lekum | sizlere | لَكُمْ | - |
| 5 | rabbi | Rabbimden | رَبِّي | ربب |
| 6 | innehu | doğrusu O | إِنَّهُ | - |
| 7 | huve | O (ki) | هُوَ | - |
| 8 | l-gafuru | Gafûr’dur | الْغَفُورُ | غفر |
| 9 | r-rahimu | Rahîm’dir | الرَّحِيمُ | رحم |
*Yakûb.**Allah.
Ayet 36
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | rabbi | Rabbim | رَبِّ | ربب |
| 2 | innehunne | doğrusu onlar | إِنَّهُنَّ | - |
| 3 | edlelne | dalalete düşürdüler | أَضْلَلْنَ | ضلل |
| 4 | kesiran | ekserisi/çoğu | كَثِيرًا | كثر |
| 5 | mine | مِنَ | - | |
| 6 | n-nasi | insanlardan | النَّاسِ | نوس |
| 7 | femen | öyle ki kim | فَمَنْ | - |
| 8 | tebiani | tabi oldu bana | تَبِعَنِي | تبع |
| 9 | feinnehu | öyle ki o | فَإِنَّهُ | - |
| 10 | minni | bendendir | مِنِّي | - |
| 11 | ve men | ve kim | وَمَنْ | - |
| 12 | asani | asilik etti bana | عَصَانِي | عصي |
| 13 | feinneke | öyle ki doğrusu sen | فَإِنَّكَ | - |
| 14 | gafurun | bir Gafur | غَفُورٌ | غفر |
| 15 | rahimun | bir Rahîm | رَحِيمٌ | رحم |
*İdoller, 3. şahıs çoğul dişil zamir. **İbrahim.
Ayet 49
Ayet 7
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | ve tehmilu | ve taşırlar | وَتَحْمِلُ | حمل |
| 2 | eskalekum | ağırlıklarınızı | أَثْقَالَكُمْ | ثقل |
| 3 | ila | doğru | إِلَىٰ | - |
| 4 | beledin | bir belediye | بَلَدٍ | بلد |
| 5 | lem | asla | لَمْ | - |
| 6 | tekunu | olmazsınız | تَكُونُوا | كون |
| 7 | baligihi | ulaşır ona | بَالِغِيهِ | بلغ |
| 8 | illa | dışında | إِلَّا | - |
| 9 | bişikki | meşakkatle | بِشِقِّ | شقق |
| 10 | l-enfusi | nefislerinize | الْأَنْفُسِ | نفس |
| 11 | inne | doğrusu | إِنَّ | - |
| 12 | rabbekum | Rabbiniz | رَبَّكُمْ | ربب |
| 13 | lera'ufun | mutlak bir Rauf’tur | لَرَءُوفٌ | راف |
| 14 | rahimun | bir Rahîm’dir | رَحِيمٌ | رحم |
*Beldeye.
Ayet 18
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | ve in | ve eğer | وَإِنْ | - |
| 2 | teuddu | saysanız/adetleseniz | تَعُدُّوا | عدد |
| 3 | nia'mete | nimetini | نِعْمَةَ | نعم |
| 4 | llahi | Allah'ın | اللَّهِ | - |
| 5 | la | لَا | - | |
| 6 | tuhsuha | hesaplayamazsınız onu | تُحْصُوهَا | حصي |
| 7 | inne | doğrusu | إِنَّ | - |
| 8 | llahe | Allah | اللَّهَ | - |
| 9 | legafurun | mutlak bir Gafûr’dur | لَغَفُورٌ | غفر |
| 10 | rahimun | bir Rahîm’dir | رَحِيمٌ | رحم |
*Hesaplayıp işlemek, kompüt etmek. Evrendeki hiçbir işlemci (kuantum bilgisayarları dahil) Yüce Allah'ın nimetini hesaplaya gücüne erişemez.**Nimeti.
Ayet 47
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | ev | ya da | أَوْ | - |
| 2 | ye'huzehum | tutar onları | يَأْخُذَهُمْ | اخذ |
| 3 | ala | karşı | عَلَىٰ | - |
| 4 | tehavvufin | bir korku | تَخَوُّفٍ | خوف |
| 5 | feinne | öyle ki | فَإِنَّ | - |
| 6 | rabbekum | Rabbiniz | رَبَّكُمْ | ربب |
| 7 | lera'ufun | mutlak bir Raûf’tur | لَرَءُوفٌ | راف |
| 8 | rahimun | bir Rahîm’dir | رَحِيمٌ | رحم |
*Allah.**Bir korkuyla yüzleştirir, karşı karşıya getirir.
Ayet 86
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | hatta | ta ki | حَتَّىٰ | - |
| 2 | iza | zaman | إِذَا | - |
| 3 | belega | ulaştığı/vardığı | بَلَغَ | بلغ |
| 4 | megribe | battığı yere | مَغْرِبَ | غرب |
| 5 | ş-şemsi | Güneş’in | الشَّمْسِ | شمس |
| 6 | vecedeha | ve buldu onu (Güneş’i) | وَجَدَهَا | وجد |
| 7 | tegrubu | uzaklaştı/çekip gitti/battı (Güneş) | تَغْرُبُ | غرب |
| 8 | fi | فِي | - | |
| 9 | aynin | bir gözede/bir pınarda | عَيْنٍ | عين |
| 10 | hamietin | bir çamur | حَمِئَةٍ | حما |
| 11 | ve vecede | ve buldu | وَوَجَدَ | وجد |
| 12 | indeha | yanında onun (gözenin) | عِنْدَهَا | عند |
| 13 | kavmen | bir kavim | قَوْمًا | قوم |
| 14 | kulna | dedik | قُلْنَا | قول |
| 15 | ya za | يَاذَا | - | |
| 16 | l-karneyni | ey Zülkarneyn! | الْقَرْنَيْنِ | قرن |
| 17 | imma | إِمَّا | - | |
| 18 | en | أَنْ | - | |
| 19 | tuazzibe | ya ki azap edersin | تُعَذِّبَ | عذب |
| 20 | veimma | veya | وَإِمَّا | - |
| 21 | en | ki | أَنْ | - |
| 22 | tettehize | tutarsın | تَتَّخِذَ | اخذ |
| 23 | fihim | onlara | فِيهِمْ | - |
| 24 | husnen | bir güzellik | حُسْنًا | حسن |
Güneş’in battığı yer neresi?Ayetler Zülkarneyn’in gözünden anlatılmaktadır. Bu nokta çok önemlidir. Arapça gramer açısından incelendiğinde görülür ki “belega magribeş şemsi (ulaştı, vardı Güneş’in battığı yere), “vecedehâ (buldu onu)” gibi fiillerin öznesi tekil, eril ve 3. şahıs olan Zülkarneyn’dir. Zülkarneyn de bir insan olduğuna göre yeryüzünde yaşayan bir insan Güneş’i nasıl görüyorsa ayetlerin de o şekilde gelmesi beklenir. Ayetleri iyi anlamak için kendimizi Zülkarneyn’in yerine koymamız ve ayetleri onun gözleri ile bakıyormuş gibi düşünmemiz gereklidir.Bir hükümdar için Güneş’in battığı yer hükmettiği toprakların en batısıdır. Daha batıya gidemediği en batıdır. Gidemez çünkü daha batıda başka bir krallığın sınırları başlar. Zülkarneyn için Güneş’in battığı yer, Güneş’in Zülkarneyn’in hükümdarlığının en batı noktasında battığı yerdir. İlerleyen sayfalarda anlatılacağı üzere Zülkarneyn olduğunu tespit ettiğimiz kimsenin adının Güneş anlamına gelmesi de Yüce Allah’ın büyük bir işareti ve büyük bir mucizesidir. Bu kimse kendi adının battığı yani hükümdarlığının son bulduğu noktaya gitmiştir. Yüce Allah'ın bir işareti;Kiros adı, eski Farsça “Kūruš” adından türemiştir. Eski Yunan tarihçileri Ctesias ve Plutarhos, Kiros’un adının "Güneş gibi" (Khurvash) anlamında olduğunu belirtmişlerdir. Kuros Güneş demektir, vash eki ise benzerlik ekidir. Güneş'in Farsça ismi olan khor ile ilişkisine de dikkat çekerler. Kısacası Kiros’un kelime anlamı Güneş gibi demektir. Kiros’un adının Güneş gibi anlamına gelmesi Yüce Allah’ın ayetlerde neden Güneş’i özellikle işaret ettiğinin cevabını verir. 18:86 ayetinde “Ta ki ulaştığı/vardığı vakit battığı yere Güneş’in” buyrulmuştur. Bu ayet için iki farklı ancak benzer analiz yapılabilir:1. Güneş’in II. Kiros’un kendisini işaret ettiği düşünülürse anlaşılır ki Güneş’in ışıklarının kaybolup battığı yer Pers Kralı II. Kiros’un gücünün yettiği; hükmettiği toprakların en batısındaki yerdir. 2. Güneş batı yönünden batıp kaybolduğu için Ahameniş İmparatorluğu'nun en batı noktası Güneş’in battığı yer olur.Her iki analiz de doğrudur. Anlarız ki bu ayette geçen Güneş’in battığı yer Pers Kralı II. Kiros’un hükümdarlığının en batı noktasıdır. Bu yer de Ahameniş İmparatorluğunun en batıdaki satraplığı (eyaleti) olan Anadolu’daki Kapadokya’dır. Satraplık Ahameniş medeniyetinde ülke topraklarının idari birimlere, eyalet benzeri yapılara ayrılması durumudur. Perslerin imparatorluk yönetimini valiliklere bölmesi ve her bölgeye bir vali ataması olarak da adlandırabileceğimiz bir sistemdir. Satraplıkların her birinde bir Pers garnizonu bulunmaktaydı. Bu garnizonlar, bulundukları kavmin ya da ülkenin inançlarını ve geleneklerini devam ettirmelerinin garantisi olmuşlardır. Anlıyoruz ki Zülkarneyn ve ordusu hükümdarlığının en batısına (Güneş’in battığı yere) doğru bir sefer yapmıştır. Hükümdarlığının en batısına (Güneş’in battığı yere) geldiğinde bir su havzası ve bir bataklıkla karşılaşmıştır. Su havzası ve bataklık:Ayette “ve buldu onu (Güneş’i) uzaklaştı/çekip gitti/battı (Güneş) bir gözede/bir pınarda, bir çamur” buyurulmuştur. Fî aynin hamietin geçişindeki aynin kelimesi göz (pınar, su kaynağı) anlamındadır. Hamietin kelimesi ise bir çamur demektir. Anlarız ki Zülkarneyn hükümdarlığının en batısına geldiğinde gün batımını görmüştür. Güneş ufuktan batarken Zülkarneyn onu seyretmiş olmalıdır. Güneş bir su havzası ve aynı zamanda bir bataklık olan bir yerin içine batıyormuş gibi görünmüş olmalıdır. Deniz kenarlarında nasıl ki Güneş ufuktan sanki denizin içine batıyormuş gibi görünür, Zülkarneyn de Güneş’i bir su havzası ve bataklığın içine batıyormuş gibi görmüş olmalıdır. Anlarız ki Zülkarneyn bir su havzası ve aynı zamanda bir bataklık olan yerin doğusundan bu yere yaklaşmıştır. Ayetlerin Zülkarneyn’in gözünden anlatıldığına lütfen dikkat edin. Ahameniş İmparatorluğu'nun en batı noktasında yani Kapadokya’da bulunan bir göze (pınar) ve bataklık: Lydia Kralı Kroisos (Croesus) Pers Kralı II. Kiros’un hükmettiği en batıya yani Ahameniş İmparatorluğu'nun en batı noktası olan Kapadokya'ya saldırdığı için II. Kiros kendisinin hükmettiği en batıya yani Güneş’in battığı yere ordusuyla birlikte ulaşmıştır (varmıştır). Zülkarneyn'in (II. Kiros) hükümdarlığını bittiği yerde Güneş'i ufuktan batarken görmüştür. Anlarız ki Pers Kralı II. Kiros Kapadokya’ya geldiğinde büyük bir su havzası ve bataklıkla karşılaşmıştır. Ayette göze/pınar ve bataklık birlikte işaret edildiği için bu yer gerçekten büyük ve önemli bir yer olmalıdır. Pers Kralı II. Kiros ordusuyla birlikte doğu tarafından bu bölgeye yaklaştığında, batıya doğru baktığında ufukta bataklık alanlar içeren bu su havzasını görmüş olmalıdır. Öyle büyük olmalıdır ki Güneş ufuktan batarken bu bataklıklı su havzasına batıyormuş gibi görünmüş olmalıdır. Kapadokya bölgesinde böyle bir su havzası, bataklık bölge var mı? Kapadokya bölgesinde, günümüz Kayseri’de bulunan Sultan Sazlığı tam da ayetteki işaret edilen göze, pınar ve bataklığın özelliğine uymaktadır. Sultan Sazlığı Yeşilhisar-Develi ovasının ortasında yer alır. Bu sulak alan, güney kesiminde sazlıklarla kaplı tatlı su bataklığı, kuzey kesiminde tuzlu Yay Gölü ve bu alanları çevreleyen arazilerden oluşmaktadır. Sultan Sazlığı sadece Türkiye’nin değil Orta Doğu ve Avrupa’nın en büyük ve en önemli sulak alanıdır. Sultan IV. Murat 1638-39 yıllarında Bağdat’ı ele geçiren Safevîlerin üzerine yürümüştür. Bu seferde ordusunu Sultan Sazlığı’nda 3 ay konaklatmıştır. Bu sazlığın adını bu olaydan aldığı rivayet edilir. Tatlı ve tuzlu su eko sistemlerinin yan yana bulunduğu bu bölgede konaklayan kuş türlerinin sayısı 250 civarındadır. Develi kapalı havzasının en çukurunda yer alan Sultan Sazlığı tatlı, tuzlu ve hafif tuzlu açık su yüzeyleri, geniş sazlık ve bataklık alanlar içerir. Bu alanları çevreleyen bol miktarda sulak çayırlar yer almaktadır. Sultan Sazlığı’nın derinliği 2 metre civarındadır. Su seviyesi mevsimlere göre 40-60 cm kadar farklılık gösterir. Bu duruma bağlı olarak sazlığın yüzey alanı genişler veya daralır. Günümüzde bile bu bölgeyi besleyen akarsular üzerine barajlar yapılmış olsa bile bu bölge hâlen bataklık ve sazlık halinde olup çok büyük bir alanı kaplamaktadır. Milli park olarak korumaya alınan bu sazlığın yüzölçümü 243,6 km2dir. Sultan Sazlığı’nda Güneş’in batışı; Güneş sanki bir gözeye, sulak alana batıyormuş gibi görünmektedir. Bir atın üstüne olabilen II. Kiros Güneş'i Sultan Sazlığından batarken görmüştür. Su havzası yanında bulunan kavim: Kapadokyalılar18:86 ayetinde “ve buldu yanında onun (gözenin) bir kavim” buyrulmuştur. Anlarız ki Sultan Sazlığı’nın yani sulak gözenin/pınarın yanında bir kavim vardır. Bu kavim/toplum Kapadokyalılardır. Aşağıdaki resimde Kapadokya Krallığı görülmektedir. Lydia Krallığı ile Media Krallığı MÖ 28 Mayıs 585 tarihinde karşılıklı barış yapmışlardı. Yapılan barışla Kızılırmak nehri iki krallık arasında sınır kabul edilmişti. Kızılırmak nehrinin doğusu Medlerin bir eyaleti şeklinde Kapadokyalılara bırakılmıştı. O dönemde günümüz Yozgat şehrinin Pteria bölgesi Kapadokya’nın başkentiydi. Kapadokya bölgesinde yaşayan bu kavme zulmeden kimse kimdir?Kapadokya bölgesinde yaşayan bu kavme yani Kapadokyalılara acımazca ve haksız şekilde zulmeden kimse yukarıda anlatıldığı üzere Lydia Kralı Kroisos’tur. Bu zulmü durdurmak için ülkesinin en batısına yani Güneş’in battığı yere gelen II. Kiros’a (Zülkarneyn’e) 18:86 ayetinden anladığımıza göre Yüce Allah şu şekilde vahyetmiştir: “Dedik Ey Zülkarneyn! Ya ki azap edersin veya ki tutarsın onlara bir güzellik”. Görüldüğü üzere Zülkarneyn’in önünde 2 seçenek vardır. 1. seçenek zulme karşı çıkmayarak Kapadokyalıların köleleşmesine yani zulme uğramasına dolaylı olarak katkıda bulunmak; dolayısı ile o kavme zulmetmek. Ya da güzel bir yol tutup Kapadokyalıları Lydia Kralı Kroisos’un zulmünden kurtarmak. Bu ayeti iyi anlayamayanlar Zülkarneyn’e masum insanlara, dilediği kavme zulmetme yetkisi verilmiş sanmışlardır. Bu mümkün değildir. Yüce Allah’ın sünnetinde asla bir değişiklik olmaz. Hiçbir resûl masum insanlara zulmetmez, edemez. Aksi takdirde resûl olmaz. Bu ayet mantık ve akıl ile okunduğunda durum netleşir. Zulme uğrayan bir kimseye veya topluma karşı tavır almamak o kimseye veya topluma zulmetmek demektir. 18:87 ayetinden anlıyoruz ki Zülkarneyn bir peygambere yakışanı yapmıştır. Zulme uğramış Kapadokya halkını zulümden kurtarma kararı almıştır.
Ayet 24
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | liyecziye | cezalandırması/karşılığını vermesi için | لِيَجْزِيَ | جزي |
| 2 | llahu | Allah’ın | اللَّهُ | - |
| 3 | s-sadikine | sadıkları | الصَّادِقِينَ | صدق |
| 4 | bisidkihim | sıddıklıklarıyla | بِصِدْقِهِمْ | صدق |
| 5 | ve yuazzibe | ve azap etmesi için | وَيُعَذِّبَ | عذب |
| 6 | l-munafikine | münafıkları | الْمُنَافِقِينَ | نفق |
| 7 | in | eğer | إِنْ | - |
| 8 | şa'e | dilerse | شَاءَ | شيا |
| 9 | ev | ya da | أَوْ | - |
| 10 | yetube | tevbe etmesi için | يَتُوبَ | توب |
| 11 | aleyhim | üzerlerine | عَلَيْهِمْ | - |
| 12 | inne | doğrusu | إِنَّ | - |
| 13 | llahe | Allah | اللَّهَ | - |
| 14 | kane | oldu | كَانَ | كون |
| 15 | gafuran | bir Gafûr | غَفُورًا | غفر |
| 16 | rahimen | bir Rahîm | رَحِيمًا | رحم |
*Karşılığını vermesi, mükafatlandırması.**Bağışlamak istediği kimselere.
Ayet 43
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | huve | O | هُوَ | - |
| 2 | llezi | ki | الَّذِي | - |
| 3 | yusalli | salla eder | يُصَلِّي | صلو |
| 4 | aleykum | sizlere | عَلَيْكُمْ | - |
| 5 | ve melaiketuhu | ve melekleri onun | وَمَلَائِكَتُهُ | ملك |
| 6 | liyuhricekum | çıkarmak için sizleri | لِيُخْرِجَكُمْ | خرج |
| 7 | mine | -dan | مِنَ | - |
| 8 | z-zulumati | karanlıklar- | الظُّلُمَاتِ | ظلم |
| 9 | ila | إِلَى | - | |
| 10 | n-nuri | aydınlığa/nura | النُّورِ | نور |
| 11 | ve kane | ve oldu o (Allah) | وَكَانَ | كون |
| 12 | bil-mu'minine | müminlere/itimat edenlere/emin olanlara | بِالْمُؤْمِنِينَ | امن |
| 13 | rahimen | bir rahîm (rahman/merhamet sıfatının anne rahminde tecelli etmesi gibi) | رَحِيمًا | رحم |
Ayet 50
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | ya eyyuha | ey | يَا أَيُّهَا | - |
| 2 | n-nebiyyu | nebi | النَّبِيُّ | نبا |
| 3 | inna | doğrusu | إِنَّا | - |
| 4 | ehlelna | helal kıldık | أَحْلَلْنَا | حلل |
| 5 | leke | sana | لَكَ | - |
| 6 | ezvaceke | (senin) eşlerini | أَزْوَاجَكَ | زوج |
| 7 | l-lati | kimseler ki | اللَّاتِي | - |
| 8 | ateyte | verdin | اتَيْتَ | اتي |
| 9 | ucurahunne | ecirlerini onların | أُجُورَهُنَّ | اجر |
| 10 | ve ma | وَمَا | - | |
| 11 | meleket | malik olduğunu | مَلَكَتْ | ملك |
| 12 | yeminuke | yemininle | يَمِينُكَ | يمن |
| 13 | mimma | مِمَّا | - | |
| 14 | efa'e | feyz verdiğinden | أَفَاءَ | فيا |
| 15 | llahu | Allah'ın | اللَّهُ | - |
| 16 | aleyke | sana | عَلَيْكَ | - |
| 17 | ve benati | ve kızlarını | وَبَنَاتِ | بني |
| 18 | ammike | amcanın | عَمِّكَ | عمم |
| 19 | ve benati | ve kızlarını | وَبَنَاتِ | بني |
| 20 | ammatike | halanın | عَمَّاتِكَ | عمم |
| 21 | ve benati | ve kızlarını | وَبَنَاتِ | بني |
| 22 | halike | dayının | خَالِكَ | خول |
| 23 | ve benati | ve kızlarını | وَبَنَاتِ | بني |
| 24 | halatike | teyzenin | خَالَاتِكَ | خول |
| 25 | l-lati | kimseler ki | اللَّاتِي | - |
| 26 | hacerne | hicret ettiler | هَاجَرْنَ | هجر |
| 27 | meake | seninle beraber | مَعَكَ | - |
| 28 | vemraeten | ve bir kadın | وَامْرَأَةً | مرا |
| 29 | mu'mineten | müminât | مُؤْمِنَةً | امن |
| 30 | in | eğer | إِنْ | - |
| 31 | vehebet | hibe ettiyse | وَهَبَتْ | وهب |
| 32 | nefseha | kendi nefsini | نَفْسَهَا | نفس |
| 33 | linnebiyyi | nebiye | لِلنَّبِيِّ | نبا |
| 34 | in | eğer | إِنْ | - |
| 35 | erade | arzuladıysa | أَرَادَ | رود |
| 36 | n-nebiyyu | nebi | النَّبِيُّ | نبا |
| 37 | en | ki | أَنْ | - |
| 38 | yestenkihaha | nikahlamayı onu | يَسْتَنْكِحَهَا | نكح |
| 39 | halisaten | bir halistir | خَالِصَةً | خلص |
| 40 | leke | sana | لَكَ | - |
| 41 | min | مِنْ | - | |
| 42 | duni | astından | دُونِ | دون |
| 43 | l-mu'minine | müminlerin | الْمُؤْمِنِينَ | امن |
| 44 | kad | muhakkak | قَدْ | - |
| 45 | alimna | bildik | عَلِمْنَا | علم |
| 46 | ma | مَا | - | |
| 47 | feradna | farz kıldığımızı | فَرَضْنَا | فرض |
| 48 | aleyhim | üzerlerine onların | عَلَيْهِمْ | - |
| 49 | fi | فِي | - | |
| 50 | ezvacihim | eşlerinde onların | أَزْوَاجِهِمْ | زوج |
| 51 | ve ma | ve | وَمَا | - |
| 52 | meleket | malik oldukları | مَلَكَتْ | ملك |
| 53 | eymanuhum | sağ ellerini | أَيْمَانُهُمْ | يمن |
| 54 | likeyla | içindir | لِكَيْلَا | - |
| 55 | yekune | olmaması | يَكُونَ | كون |
| 56 | aleyke | sana | عَلَيْكَ | - |
| 57 | haracun | bir engel/yasak | حَرَجٌ | حرج |
| 58 | ve kane | ve oldu | وَكَانَ | كون |
| 59 | llahu | Allah | اللَّهُ | - |
| 60 | gafuran | bir Gafûr | غَفُورًا | غفر |
| 61 | rahimen | bir Rahîm | رَحِيمًا | رحم |
*Resûl Muhammed. **Karşılıklarını, mehirlerini.***Kadın.****Mümin erkeklere verilen hakların daha astından/aşağısından.
Ayet 59
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | ya eyyuha | ey | يَا أَيُّهَا | - |
| 2 | n-nebiyyu | nebi | النَّبِيُّ | نبا |
| 3 | kul | de ki | قُلْ | قول |
| 4 | liezvacike | eşlerine | لِأَزْوَاجِكَ | زوج |
| 5 | ve benatike | ve kızlarına | وَبَنَاتِكَ | بني |
| 6 | ve nisa'i | ve kadınlarına | وَنِسَاءِ | نسو |
| 7 | l-mu'minine | müminlerin | الْمُؤْمِنِينَ | امن |
| 8 | yudnine | yakınlaştırsınlar | يُدْنِينَ | دنو |
| 9 | aleyhinne | üstlerine | عَلَيْهِنَّ | - |
| 10 | min | مِنْ | - | |
| 11 | celabibihinne | cilbablarından | جَلَابِيبِهِنَّ | جلب |
| 12 | zalike | işte budur | ذَٰلِكَ | - |
| 13 | edna | daha yakındır | أَدْنَىٰ | دنو |
| 14 | en | ki | أَنْ | - |
| 15 | yua'rafne | arif olunurlar | يُعْرَفْنَ | عرف |
| 16 | fe la | öyle ki | فَلَا | - |
| 17 | yu'zeyne | eziyet edilmezler | يُؤْذَيْنَ | اذي |
| 18 | ve kane | ve oldu | وَكَانَ | كون |
| 19 | llahu | Allah | اللَّهُ | - |
| 20 | gafuran | bir Gafûr | غَفُورًا | غفر |
| 21 | rahimen | bir Rahîm | رَحِيمًا | رحم |
*Nebi Muhammed.**Bilinirler. Cilbabları görenler onların mümin kadınlardan olduğunu anlarlar. Cilbabın görevi kadını örtme değil onların tanınır olmaları içindir.***Tacize maruz kalmazlar.
Ayet 73
Ayet 42
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | illa | dışındadır | إِلَّا | - |
| 2 | men | kimseler (ki) | مَنْ | - |
| 3 | rahime | rahmet etti | رَحِمَ | رحم |
| 4 | llahu | Allah | اللَّهُ | - |
| 5 | innehu | doğrusu O | إِنَّهُ | - |
| 6 | huve | O'dur | هُوَ | - |
| 7 | l-azizu | Azîz | الْعَزِيزُ | عزز |
| 8 | r-rahimu | Rahîm | الرَّحِيمُ | رحم |
*Yüce Allah'ın o gün rahmetiyle yardım edeceği kimseler vardır.**Allah.
Ayet 12
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | ya eyyuha | ey | يَا أَيُّهَا | - |
| 2 | ellezine | kimseler | الَّذِينَ | - |
| 3 | amenu | iman etmiş | امَنُوا | امن |
| 4 | ctenibu | sakının/uzak durun | اجْتَنِبُوا | جنب |
| 5 | kesiran | çoğu | كَثِيرًا | كثر |
| 6 | mine | مِنَ | - | |
| 7 | z-zenni | zandan | الظَّنِّ | ظنن |
| 8 | inne | doğrusu | إِنَّ | - |
| 9 | bea'de | bir kısmı | بَعْضَ | بعض |
| 10 | z-zenni | zannın | الظَّنِّ | ظنن |
| 11 | ismun | bir günahtır | إِثْمٌ | اثم |
| 12 | ve la | ve | وَلَا | - |
| 13 | tecessesu | casusluk yapmayın/bilgi edinmeye çalışmayın | تَجَسَّسُوا | جسس |
| 14 | ve la | ve | وَلَا | - |
| 15 | yegteb | gıybet etmesin | يَغْتَبْ | غيب |
| 16 | bea'dukum | bir kısmınız | بَعْضُكُمْ | بعض |
| 17 | bea'dan | bir kısmı | بَعْضًا | بعض |
| 18 | eyuhibbu | sever mi? | أَيُحِبُّ | حبب |
| 19 | ehadukum | biriniz | أَحَدُكُمْ | احد |
| 20 | en | ki | أَنْ | - |
| 21 | ye'kule | yer | يَأْكُلَ | اكل |
| 22 | lehme | etini | لَحْمَ | لحم |
| 23 | ehihi | kardeşinin | أَخِيهِ | اخو |
| 24 | meyten | ölü | مَيْتًا | موت |
| 25 | fekerihtumuhu | öyle ki iğrenç/tiksindirici buldunuz onu | فَكَرِهْتُمُوهُ | كره |
| 26 | vetteku | ve takvalı olun | وَاتَّقُوا | وقي |
| 27 | llahe | Allah’a | اللَّهَ | - |
| 28 | inne | doğrusu | إِنَّ | - |
| 29 | llahe | Allah | اللَّهَ | - |
| 30 | tevvabun | Tevvâb’tır | تَوَّابٌ | توب |
| 31 | rahimun | Rahîm’dir. | رَحِيمٌ | رحم |
Ayet 7
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | asa | belki de | عَسَى | عسي |
| 2 | llahu | Allah | اللَّهُ | - |
| 3 | en | ki | أَنْ | - |
| 4 | yec'ale | yapar | يَجْعَلَ | جعل |
| 5 | beynekum | aranızla | بَيْنَكُمْ | بين |
| 6 | ve beyne | ve arasında | وَبَيْنَ | بين |
| 7 | ellezine | kimseler | الَّذِينَ | - |
| 8 | aadeytum | düşmanlık ettiğiniz | عَادَيْتُمْ | عدو |
| 9 | minhum | onlardan | مِنْهُمْ | - |
| 10 | meveddeten | bir sevgi/duygusal yakınlık | مَوَدَّةً | ودد |
| 11 | vallahu | ve Allah | وَاللَّهُ | - |
| 12 | kadirun | bir Kadîr’dir | قَدِيرٌ | قدر |
| 13 | vallahu | ve Allah | وَاللَّهُ | - |
| 14 | gafurun | bir Gafûr’dur | غَفُورٌ | غفر |
| 15 | rahimun | bir Rahîm’dir | رَحِيمٌ | رحم |
Ayet 12
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | ya eyyuha | ey | يَا أَيُّهَا | - |
| 2 | n-nebiyyu | nebi | النَّبِيُّ | نبا |
| 3 | iza | zaman | إِذَا | - |
| 4 | ca'eke | geldiği zaman sana | جَاءَكَ | جيا |
| 5 | l-mu'minatu | mümin kadınlar | الْمُؤْمِنَاتُ | امن |
| 6 | yubayia'neke | biat etsinler sana | يُبَايِعْنَكَ | بيع |
| 7 | ala | karşı | عَلَىٰ | - |
| 8 | en | ki | أَنْ | - |
| 9 | la | لَا | - | |
| 10 | yuşrikne | şirk koşmazlar | يُشْرِكْنَ | شرك |
| 11 | billahi | Allah'a | بِاللَّهِ | - |
| 12 | şey'en | bir şeyi | شَيْئًا | شيا |
| 13 | ve la | ve | وَلَا | - |
| 14 | yesrikne | çalmazlar | يَسْرِقْنَ | سرق |
| 15 | ve la | ve | وَلَا | - |
| 16 | yeznine | zina etmezler | يَزْنِينَ | زني |
| 17 | ve la | ve | وَلَا | - |
| 18 | yektulne | katletmezler | يَقْتُلْنَ | قتل |
| 19 | evladehunne | evlatlarını | أَوْلَادَهُنَّ | ولد |
| 20 | ve la | ve | وَلَا | - |
| 21 | ye'tine | gelmezler | يَأْتِينَ | اتي |
| 22 | bibuhtanin | yalan suçlamayla | بِبُهْتَانٍ | بهت |
| 23 | yefterinehu | iftira atarak | يَفْتَرِينَهُ | فري |
| 24 | beyne | arasında | بَيْنَ | بين |
| 25 | eydihinne | elleri | أَيْدِيهِنَّ | يدي |
| 26 | ve erculihinne | ve bacakları arasında | وَأَرْجُلِهِنَّ | رجل |
| 27 | ve la | ve | وَلَا | - |
| 28 | yea'sineke | isyan etmezler | يَعْصِينَكَ | عصي |
| 29 | fi | فِي | - | |
| 30 | mea'rufin | bir maruftakine | مَعْرُوفٍ | عرف |
| 31 | febayia'hunne | öyle ki biat et onlara | فَبَايِعْهُنَّ | بيع |
| 32 | vestegfir | ve mağfiret dile | وَاسْتَغْفِرْ | غفر |
| 33 | lehunne | onlara | لَهُنَّ | - |
| 34 | llahe | Allah’a | اللَّهَ | - |
| 35 | inne | şüphesiz | إِنَّ | - |
| 36 | llahe | Allah | اللَّهَ | - |
| 37 | gafurun | bir Gafûr’dur | غَفُورٌ | غفر |
| 38 | rahimun | bir Rahîm’dir | رَحِيمٌ | رحم |
**Nebi Muhammed.**Kadınlara. Sen de biat et onlara. Bu noktada biat kelimesinin karşılıklı olduğunu net bir şekilde anlarız.
Ayet 1
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | ya eyyuha | ey | يَا أَيُّهَا | - |
| 2 | n-nebiyyu | nebi | النَّبِيُّ | نبا |
| 3 | lime | niçin | لِمَ | - |
| 4 | tuharrimu | haram kılarsın | تُحَرِّمُ | حرم |
| 5 | ma | مَا | - | |
| 6 | ehalle | helal kıldığını | أَحَلَّ | حلل |
| 7 | llahu | Allah'ın | اللَّهُ | - |
| 8 | leke | sana | لَكَ | - |
| 9 | tebtegi | aranırsın/bakınırsın | تَبْتَغِي | بغي |
| 10 | merdate | rızasına | مَرْضَاتَ | رضو |
| 11 | ezvacike | eşlerinin | أَزْوَاجِكَ | زوج |
| 12 | vallahu | ve Allah | وَاللَّهُ | - |
| 13 | gafurun | bir Gafûr’dur | غَفُورٌ | غفر |
| 14 | rahimun | bir Rahîm’dir | رَحِيمٌ | رحم |
*Nebi Muhammed.
Ayet 20
| No | Kelime | Anlam | Arapça | Kök |
|---|---|---|---|---|
| 1 | inne | doğrusu | إِنَّ | - |
| 2 | rabbeke | Rabbin | رَبَّكَ | ربب |
| 3 | yea'lemu | bilir | يَعْلَمُ | علم |
| 4 | enneke | ki sen | أَنَّكَ | - |
| 5 | tekumu | dikelirsin/ayağa kalkarsın | تَقُومُ | قوم |
| 6 | edna | yakınına | أَدْنَىٰ | دنو |
| 7 | min | مِنْ | - | |
| 8 | suluseyi | 2/3’ünden | ثُلُثَيِ | ثلث |
| 9 | l-leyli | gecenin | اللَّيْلِ | ليل |
| 10 | ve nisfehu | ve yarısında onun (gecenin) | وَنِصْفَهُ | نصف |
| 11 | ve sulusehu | ve 1/3’ünde onun (gecenin) | وَثُلُثَهُ | ثلث |
| 12 | ve taifetun | ve bir grup/tayfa | وَطَائِفَةٌ | طوف |
| 13 | mine | مِنَ | - | |
| 14 | ellezine | kimselerden | الَّذِينَ | - |
| 15 | meake | seninle birlikte | مَعَكَ | - |
| 16 | vallahu | ve Allah | وَاللَّهُ | - |
| 17 | yukaddiru | takdir eder/ölçeklendirir | يُقَدِّرُ | قدر |
| 18 | l-leyle | geceyi | اللَّيْلَ | ليل |
| 19 | ve nnehara | ve gündüzü | وَالنَّهَارَ | نهر |
| 20 | alime | bildi | عَلِمَ | علم |
| 21 | en | ki | أَنْ | - |
| 22 | len | asla | لَنْ | - |
| 23 | tuhsuhu | sayamazsınız/kapsayamazsınızonu | تُحْصُوهُ | حصي |
| 24 | fetabe | öyle ki tevbe etti/döndü | فَتَابَ | توب |
| 25 | aleykum | sizlere | عَلَيْكُمْ | - |
| 26 | fekra'u | öyle ki okuyun/çalışın | فَاقْرَءُوا | قرا |
| 27 | ma | مَا | - | |
| 28 | teyessera | kolay geleni | تَيَسَّرَ | يسر |
| 29 | mine | -dan | مِنَ | - |
| 30 | l-kurani | Kur'an- | الْقُرْانِ | قرا |
| 31 | alime | bildi | عَلِمَ | علم |
| 32 | en | ki | أَنْ | - |
| 33 | seyekunu | olacak | سَيَكُونُ | كون |
| 34 | minkum | içinizden | مِنْكُمْ | - |
| 35 | merda | hastalar | مَرْضَىٰ | مرض |
| 36 | ve aharune | ve başkaları | وَاخَرُونَ | اخر |
| 37 | yedribune | darp ederler/vururlar (ayakları) | يَضْرِبُونَ | ضرب |
| 38 | fi | فِي | - | |
| 39 | l-erdi | yerde/yeryüzünde | الْأَرْضِ | ارض |
| 40 | yebtegune | aranırlar/bakınırlar | يَبْتَغُونَ | بغي |
| 41 | min | مِنْ | - | |
| 42 | fedli | fazlından/lütfundan | فَضْلِ | فضل |
| 43 | llahi | Allah'ın | اللَّهِ | - |
| 44 | ve aharune | ve başkaları | وَاخَرُونَ | اخر |
| 45 | yukatilune | katlederler/savaşırlar | يُقَاتِلُونَ | قتل |
| 46 | fi | فِي | - | |
| 47 | sebili | yolunda | سَبِيلِ | سبل |
| 48 | llahi | Allah | اللَّهِ | - |
| 49 | fekra'u | öyle ki okuyun/çalışın | فَاقْرَءُوا | قرا |
| 50 | ma | مَا | - | |
| 51 | teyessera | kolay geleni | تَيَسَّرَ | يسر |
| 52 | minhu | ondan (Kur’an’dan) | مِنْهُ | - |
| 53 | ve ekimu | ve dikin/ayağa kaldırın | وَأَقِيمُوا | قوم |
| 54 | s-salate | salatı | الصَّلَاةَ | صلو |
| 55 | ve atu | ve verin | وَاتُوا | اتي |
| 56 | z-zekate | zekâtı | الزَّكَاةَ | زكو |
| 57 | ve ekridu | ve borç verin | وَأَقْرِضُوا | قرض |
| 58 | llahe | Allah'a | اللَّهَ | - |
| 59 | kardan | bir borç | قَرْضًا | قرض |
| 60 | hasenen | güzel | حَسَنًا | حسن |
| 61 | ve ma | ve | وَمَا | - |
| 62 | tukaddimu | taktim ettikleriniz/verdikleriniz | تُقَدِّمُوا | قدم |
| 63 | lienfusikum | kendi nefsiniz içindir | لِأَنْفُسِكُمْ | نفس |
| 64 | min | -dan | مِنْ | - |
| 65 | hayrin | hayır- | خَيْرٍ | خير |
| 66 | teciduhu | bulursunuz onu | تَجِدُوهُ | وجد |
| 67 | inde | indinde/katında | عِنْدَ | عند |
| 68 | llahi | Allah | اللَّهِ | - |
| 69 | huve | o (borç) | هُوَ | - |
| 70 | hayran | hayırlıdır | خَيْرًا | خير |
| 71 | ve ea'zeme | ve en büyük | وَأَعْظَمَ | عظم |
| 72 | ecran | bir ecirdir/karşılıktır | أَجْرًا | اجر |
| 73 | vestegfiru | ve mağfiret/bağışlanma dileyin | وَاسْتَغْفِرُوا | غفر |
| 74 | llahe | Allah'tan | اللَّهَ | - |
| 75 | inne | doğrusu | إِنَّ | - |
| 76 | llahe | Allah | اللَّهَ | - |
| 77 | gafurun | gafûrdur/bağışlayandır | غَفُورٌ | غفر |
| 78 | rahimun | rahîmdir | رَحِيمٌ | رحم |
*Kur’ân’dan.
Ayet 13
*Allah.**Mekan ve zamana sahip olmayan evreni/evrenleri tekillikten saf enerjiyle yaratmaya başlar. Saf enerji E=mc2 ile maddeye dönüşür. ***Evreni/evrenleri tekillik haline yani saf enerjiye geri döndürür. Gök geri dönüşlüdür. Evren/evrenler bir zaman yırtılacak ve yer çekimi her şeyi tekrar yokluğa geri döndürecektir. Madde E=mc2 ile saf enerjiye dönüşecektir.
Kavram Adı: Rahîm
Kavram No: 2
Kısa Açıklama: 2 Yüce merhameti tecelli ettiren/ortaya koyan/vücut bulduran. Bebeği için rahmetin tecelli etmiş hali olan anne rahmi gibi rahmetini tecelli ettiren/ortaya koyan/vücut bulduran.
Detaylı Açıklama: Rahîm (رحيم) kelimesin anlamını iyi anlayabilmek için bu kökten türemiş olan kardeş bir kelimeyi anlamamız gereklidir. Yüce Allah’a çok şükürler olsun ki bize bu kardeş kelimenin anlamını tam olarak işaret etmiş. Bu kardeş kelime kadınlarda bulunan, bebeğin içinde büyüdüğü ‘rahim’ (رحم) organını işaret eder.Rahim kelimesi kadın rahmi/uterus (womb), ilgili/bağlantılı/akraba (relationship) anlamındadır. Hans Wehr 4th ed., page 384 (of 1303)Hemen görüleceği üzere kadınlarda bulunan rahim kelimesinde uzatma ‘ye’ (ي) harfi yoktur. Besmelede geçen formunda ise uzatma ‘ye’ (ي) harfi vardır. Türkçeye çevirdiğimizde kadınlarda bulunan üreme organı olan rahim ‘rahim’ şeklinde; besmelede bulunan ‘rahîm’ de ‘rahîm’ şeklinde yazılabilir. Tek fark besmeledeki formunda şapkalı ‘î’ olmasıdır. Kur’an’da benzer yazılışı İbrahim kelimesi için de görürüz. İbrahim kelimesi 43 yerde ‘İbrahîm’ (ابرهيم) olarak yani uzatma ‘ye’ (ي) harfiyle yazılmışken (örnek 3:33), 15 yerde ‘ibrahim’ (ابرهم) olarak yani uzatma ‘ye’ (ي) harfi olmadan yazılmıştır (örnek 2:124). Rahîm kelimesinin tabiri caizse kardeşi olan, kadınlarda bulunan rahimlerin özelliği iyi incelendiğinde besmelede geçen Rahîm kelimesinin işaretleri daha iyi anlaşılır.Kadın rahmi merhametin en üst seviyede tecelli etmesidir. Bir bebeği öyle bir sarar ki onu her türlü zararlıya karşı korur. İçerdiği güçlü kaslarla bebeği bir zırh gibi sarar. Ayrıca bebeği plasenta dediğimiz (bebeğin eşi) yapı aracılıyla besler. Gözle görünmeyen bir embriyodan doğuma kadar bebeğin ihtiyacı olan oksijeni, tüm elektrolitleri, tüm aminoasitleri, tüm yağ asitlerini, tüm karbonhidratları, tüm vitaminleri kısacası tüm atomları anne kanından alır ve bebeğe transfer eder. Bebeğin üretmiş olduğu karbondioksit gazını ve diğer atıkları anne kanına geçirir. Rahim içinde oluşan amniyon sıvısı sayesinde bebek ağırlıksız bir ortamdaymış gibi serbest olarak sıvı içinde yüzer ve dengeli bir şekilde, muhteşem bir güzellikte yaratılır. Zamanı geldiğinde rahim bebeğin olgunlaştığını anlar ve doğumu başlatır. Ritmik kasılmalarla bebeği kibarca vajinaya doğru iter. En sonunda bebek doğar. Göbek kordonu bağlanır ve kesilir. Rahim bebeğin eşini kibarca bırakır. Bebeğin eşi rahimden ayrılır ve vajinadan çıkar. Büyümüş olan rahim kendini kasarak kanamayı durdurur. Doğumdan 14 gün sonra eski halinde gelir. Kadın rahmi Yüce Allah’ın Rahman sıfatının tecelli etmiş halidir; vücut bulmuş, ortaya çıkmış halidir.Ne muhteşemsin Yüce Allah’ım! SubhanAllah.Rahîm kelimesi Rahman sıfatının yani yüce merhamet sahibi olan Rabbimizin bu sıfatının tecelli etmesi, vücut bulmasıdır. Böylece anlarız ki besmele şu şekilde Türkçeye çevrilebilir1:1 Allah’ın adıyla; yüce merhametli; yüce merhameti tecelli ettiren/ortaya koyan/vücut bulduran.
Bu Kavramın Geçtiği Ayet Sayısı: 73
Türkçe Meal: İsmiyle 49 Allah'ın 19 ; Rahmân'dır 1 ; Rahîm'dir 2 .
Arapça: 1|1|1|بسم الله الرحمن الرحيم
Türkçe Meal: Rahmân'dır 1 ; Rahîm'dir 2 .
Arapça: 3|1|3|الرحمن الرحيم
Türkçe Meal: Öyle ki kavuştu/karşılaştı Âdem 50 Rabbinden 4 kelimelere; öyle ki tevbe 33 etti (Allah) ona (Âdem’e); doğrusu O (Allah); O’dur Tevvâb 191 ; Rahîm 2 .
Arapça: 44|2|37|فتلقي ادم من ربه كلمت فتاب عليه انه هو التواب الرحيم
Türkçe Meal: Ve dediği zaman Musa kavmine: “Ey kavmim! Doğrusu sizler zulmettiniz 257 nefislerinize 201 ; tutmanızla/edinmenizle buzağıyı 258 ; öyle ki tevbe 33 edin yaratıcınıza doğru; öyle ki katledin 35 nefislerinizi 201 ; işte bu; yaratıcınız indinde/katında bir hayırdır sizlere; öyle ki tevbe 33 etti (Allah) sizlere; doğrusu O; O’dur Tevvâb 191 ; Rahîm 2 .
Arapça: 61|2|54|واذ قال موسي لقومه يقوم انكم ظلمتم انفسكم باتخاذكم العجل فتوبوا الي باريكم فاقتلوا انفسكم ذلكم خير لكم عند باريكم فتاب عليكم انه هو التواب الرحيم
Türkçe Meal: Rabbimiz 4 ! Ve yap bizi iki teslim olan sana; ve zürriyetimizden bir ümmet 305 ; teslim olan sana; ve göster bize nusuklarımızı 169 ; ve tevbe 33 et bizlere; doğrusu sen; sensin Tevvâb 191 ; Rahîm 2 .
Arapça: 135|2|128|ربنا واجعلنا مسلمين لك ومن ذريتنا امه مسلمه لك وارنا مناسكنا وتب علينا انك انت التواب الرحيم
Türkçe Meal: Ve işte böyledir; yaptık sizleri bir ümmet 305 ; vasat/orta/hayırlı; olmanız için şahitler/tanıklar insanlar üzerine; ve olması için resûlün 418 sizlere bir şahit/tanık; ve yapmış değiliz bir kıble 14 ki oldunuz üzerinde onun; ancak belli etmek/bilmek için resûle 418 tabi olan kimseyi kimseden; döner üzerinde iki topuğu; ve doğrusu oldu o (kıble) mutlak bir büyük (yük); dışında kimseye (ki) kılavuzladı doğru yola Allah; ve olmuş değildir Allah giderir/boşa çıkarır imanınızı 47 sizlerin; doğrusu Allah insanlara mutlak Raûf'tur 15 ; Rahîm'dir 2 .
Arapça: 150|2|143|وكذلك جعلنكم امه وسطا لتكونوا شهدا علي الناس ويكون الرسول عليكم شهيدا وما جعلنا القبله التي كنت عليها الا لنعلم من يتبع الرسول ممن ينقلب علي عقبيه وان كانت لكبيره الا علي الذين هدي الله وما كان الله ليضيع ايمنكم ان الله بالناس لروف رحيم
Türkçe Meal: Dışındadır kimseler; tevbe 33 ettiler; ve ıslah 316 oldular; ve beyan/deklere ettiler * ; öyle ki işte bunlardır; tevbe 33 ederim onların üzerine; ve benim Tevvâb 191 ; Rahîm 2 .
Arapça: 167|2|160|الا الذين تابوا واصلحوا وبينوا فاوليك اتوب عليهم وانا التواب الرحيم
Türkçe Meal: Ve ilâhınız bir tek ilâhtır; yoktur ilâh O'nun dışında; Rahmân 1 ; Rahîm 2 .
Arapça: 170|2|163|والهكم اله وحد لا اله الا هو الرحمن الرحيم
Türkçe Meal: Ancak haram kıldı 318 sizlere ölüyü/leşi; ve kanı; ve domuz etini; ve kendisi Allah'tan başkası için adak edilmişi; öyle ki kim zorlandı -aranmaksızın ve sınırı aşmaksızın- öyle ki yoktur günah onun üzerine; doğrusu Allah Gafûr’dur 20 ; Rahîm’dir 2 .
Arapça: 180|2|173|انما حرم عليكم الميته والدم ولحم الخنزير وما اهل به لغير الله فمن اضطر غير باغ ولا عاد فلا اثم عليه ان الله غفور رحيم
Türkçe Meal: Öyle ki kim korktu vasiyet 321 edenden; bir yanlış/sapma/haksızlık veya bir günah (işlemesinden); öyle ki düzeltti aralarını onların * ; öyle ki yoktur günah onun ** üzerine; doğrusu Allah Gafûr’dur 20 ; Rahîm’dir 2 .
Arapça: 189|2|182|فمن خاف من موص جنفا او اثما فاصلح بينهم فلا اثم عليه ان الله غفور رحيم
Türkçe Meal: Ve eğer geri dururlarsa/sonlandırırlarsa; öyle ki doğrusu Allah Gafûr’dur 20 ; Rahîm’dir 2 .
Arapça: 199|2|192|فان انتهوا فان الله غفور رحيم
Türkçe Meal: Sonra taşıp akın taşıp aktığı yerden insanların; ve istiğfar 346 edin Allah'a; doğrusu Allah Gafûr’dur 20 ; Rahîm’dir 2 .
Arapça: 206|2|199|ثم افيضوا من حيث افاض الناس واستغفروا الله ان الله غفور رحيم
Türkçe Meal: Kadınlarından çekilen * kimseler içindir dört ay bekleme dönemi; öyle ki eğer dönerse ** (o kimse); öyle ki doğrusu Allah Gafûr’dur 20 ; Rahîm’dir 2 .
Arapça: 233|2|226|للذين يولون من نسايهم تربص اربعه اشهر فان فاو فان الله غفور رحيم
Türkçe Meal: De ki: "Eğer olduysanız (ki) seversiniz Allah'ı; öyle ki tabi olun bana 408 ; sever sizleri Allah; ve bağışlar sizlere günahlarınızı"; ve Allah Gafûr’dur 20 ; Rahîm’dir 2 .
Arapça: 324|3|31|قل ان كنتم تحبون الله فاتبعوني يحببكم الله ويغفر لكم ذنوبكم والله غفور رحيم
Türkçe Meal: Dışındadır kimseler (ki) tevbe 33 ettiler bunun sonrasında; ve ıslah 316 oldular; öyle ki doğrusu Allah Gafûr’dur 20 ; Rahîm’dir 2 .
Arapça: 382|3|89|الا الذين تابوا من بعد ذلك واصلحوا فان الله غفور رحيم
Türkçe Meal: Ve Allah’adır göklerdeki 161 ve yerdeki; mağfiret 319 eder dilediği kimseye; ve azap eder dilediği kimseye; ve Allah Gafûr’dur 20 ; Rahîm’dir 2 .
Arapça: 422|3|129|ولله ما في السموت وما في الارض يغفر لمن يشا ويعذب من يشا والله غفور رحيم
Türkçe Meal: Ve iki erkek kimse (ki) işledi ikisi onu (eş cinsel fahişeliğini) sizlerden; öyleyse eziyet edin * ikisine 488 ; öyle ki eğer tevbe 33 ettilerse ikisi; ve düzelttilerse ** ikisi; öyle ki dönün ikisinden; doğrusu Allah oldu bir Tevvâb 191 ; bir Rahîm 2 .
Arapça: 509|4|16|والذان ياتينها منكم فاذوهما فان تابا واصلحا فاعرضوا عنهما ان الله كان توابا رحيما
Türkçe Meal: Haram kılındı 491 sizlere analarınız; ve kızlarınız; ve kız kardeşleriniz; ve halalarınız; ve teyzeleriniz; ve erkek kardeş kızları; ve kız kardeş kızları; ve sizleri emzirmiş (olan) analarınız; ve sütten (olan) kız kardeşleriniz; ve karılarınızın anaları; ve kendileriyle duhul/cinsel birleşme gerçekleştirdiğiniz karılarınızdan (gelen) himayenizdeki üvey kızlarınız; öyle ki eğer asla olmazsanız duhul/cinsel birleşme yaşamış onlarla * ; öyle ki olmaz bir günah üzerinize; ve helalleri oğullarınızın kimselerdir (ki) sulblerinizdendir ** ; ve ki bir araya getirmeniz iki kız kardeş arasını; dışındadır mutlak geçen; doğrusu Allah oldu bir Gafûr 20 ; bir Rahîm 2 .
Arapça: 516|4|23|حرمت عليكم امهتكم وبناتكم واخوتكم وعمتكم وخلتكم وبنات الاخ وبنات الاخت وامهتكم التي ارضعنكم واخوتكم من الرضعه وامهت نسايكم وربيبكم التي في حجوركم من نسايكم التي دخلتم بهن فان لم تكونوا دخلتم بهن فلا جناح عليكم وحليل ابنايكم الذين من اصلبكم وان تجمعوا بين الاختين الا ما قد سلف ان الله كان غفورا رحيما
Türkçe Meal: Ve kim asla güç yetiremez sizlerden bir uzanıp ulaşmaya ki nikâhlar müminât 493 muhsanât 492 ; öyle ki müminât 493 fettanlarınızdan * , sağ ellerinizin malik/sahip 77 olduğundandır; ve Allah daha iyi bilir imanlarınızı; bir kısmınız bir kısımdandır; öyle ki nikâhlayın onları (sağ ellerinizin malik/sahip olduklarını) ehlinin/ahalisinin ** izniyle; ve verin ecirlerini *** marufla 291 ; muhsanât 492 (olsunlar) olmaksızın musâfihât 494 ; ve edinmeyenler (olsunlar) gizli/saklı arkadaş; öyle ki muhsanât 492 oldukları zaman; öyle ki (sonrası) eğer işlerlerse bir fahişelik 490 öyle ki onlar üzerinedir yarısı muhsanât 492 üzerine (olan) azaptan; işte bu kimse içindir (ki) haşyet duyar zorluğa/strese sizlerden; ve ki sabretmeniz **** bir hayırdır sizlere; ve Allah Gafûr’dur 20 ; Rahîm’dir 2 .
Arapça: 518|4|25|ومن لم يستطع منكم طولا ان ينكح المحصنت المومنت فمن ما ملكت ايمنكم من فتيتكم المومنت والله اعلم بايمنكم بعضكم من بعض فانكحوهن باذن اهلهن واتوهن اجورهن بالمعروف محصنت غير مسفحت ولا متخذت اخدان فاذا احصن فان اتين بفحشه فعليهن نصف ما علي المحصنت من العذاب ذلك لمن خشي العنت منكم وان تصبروا خير لكم والله غفور رحيم
Türkçe Meal: Ey iman 47 etmiş kimseler! Yemeyin mallarınızı aranızda batılla 199 ; dışındadır ki oldu bir ticaret ki kendiniz razı oldunuz; ve katletmeyin 35 kendi nefislerinizi 201 ; doğrusu Allah oldu sizlere bir Rahîm 2 .
Arapça: 522|4|29|يايها الذين امنوا لا تاكلوا امولكم بينكم بالبطل الا ان تكون تجره عن تراض منكم ولا تقتلوا انفسكم ان الله كان بكم رحيما
Türkçe Meal: Ve göndermiş değiliz hiç bir resûlü 418 itaat 76 edilmesi dışında Allah'ın izniyle; velev (şayet) ki onlar zulmettikleri 257 zaman kendi nefislerine 201 gelseydiler sana; öyle ki mağfiret 319 sunsalardı Allah'a; ve mağfiret 319 isteseydi onlara resûl; mutlak bulurlardı Allah'ı bir Tevvâb 191 ; bir Rahîm 2 .
Arapça: 557|4|64|وما ارسلنا من رسول الا ليطاع باذن الله ولو انهم اذ ظلموا انفسهم جاوك فاستغفروا الله واستغفر لهم الرسول لوجدوا الله توابا رحيما
Türkçe Meal: Bir derece O’ndan (Allah'tan); ve bir mağfiret 319 ve bir rahmet 271 ; ve oldu Allah bir Gafûr 20 ; bir Rahîm 2 .
Arapça: 589|4|96|درجت منه ومغفره ورحمه وكان الله غفورا رحيما
Türkçe Meal: Ve kim hicret 355 eder Allah yolunda; bulur yeryüzünde zorlanarak/baskı yapılarak gidilen çokça (yer); ve genişlik/bolluk (da); ve kim hicret 355 eder evinden bir muhacir/göçmen (olarak) Allah'a doğru ve O’nun resûlüne (doğru), sonra ulaşıp yakalar onu ölüm; öyle ki muhakkak vuku bulur onun ecri/karşılığı Allah'a doğru; ve oldu Allah bir Gafûr 20 ; bir Rahîm 2 .
Arapça: 593|4|100|ومن يهاجر في سبيل الله يجد في الارض مرغما كثيرا وسعه ومن يخرج من بيته مهاجرا الي الله ورسوله ثم يدركه الموت فقد وقع اجره علي الله وكان الله غفورا رحيما
Türkçe Meal: Ve mağfiret 319 sun Allah’a; doğrusu Allah oldu bir Gafûr 20 ; bir Rahîm 2 .
Arapça: 599|4|106|واستغفر الله ان الله كان غفورا رحيما
Türkçe Meal: Ve kim yapar bir kötülük ya da zulmeder 257 kendi nefsine 201 ; sonra mağfiret 319 sunar Allah’a; bulur (o) Allah'ı bir Gafûr 20 ve bir Rahîm 2 .
Arapça: 603|4|110|ومن يعمل سوا او يظلم نفسه ثم يستغفر الله يجد الله غفورا رحيما
Türkçe Meal: Ve asla tabi olamazsınız ki adaleti 680 sağlamaya kadınlar arasında; velev/fakat arzulasanız da (bir eşi) öyleyse meyletmeyin hepten (o eşe) meyil (-le); öyle ki bırakırsınız yalnız onu (diğer eşi) asılmış gibi; ve eğer düzeltirseniz ve takvalı 21 * olursanız öyle ki doğrusu Allah oldu bir Gafûr 20 ; bir Rahîm 2 .
Arapça: 622|4|129|ولن تستطيعوا ان تعدلوا بين النسا ولو حرصتم فلا تميلوا كل الميل فتذروها كالمعلقه وان تصلحوا وتتقوا فان الله كان غفورا رحيما
Türkçe Meal: Ve kimseler (ki) iman 47 ettiler Allah'a ve resûllerine 418 ; ve asla ayırmazlar * onlardan birinin arasını; işte bunlardır; yakında verecek (Allah) ecirlerini 820 onların; ve oldu Allah bir Gafûr 20 ; bir Rahîm 2 .
Arapça: 645|4|152|والذين امنوا بالله ورسله ولم يفرقوا بين احد منهم اوليك سوف يوتيهم اجورهم وكان الله غفورا رحيما
Türkçe Meal: Haram kılındı üzerinize ölmüş; ve kan; ve hınzır/domuz eti; ve kendisine Allah’ın dışında başkasının (ismi) adanan/sunulan; ve boğulan (ölen); ve ağır darbeyle/hastalıkla (ölen); ve düşen (ölen); ve boynuzlanmış (ölen); ve yırtıcıların yediği; dışındadır boğazladığınız; ve (haram kılındı) boğazlanan dikilmişler * üzerine -ve ki kısmet ararsınız fal oklarıyla ** -; işte bunlar; bir fısktır 38 ; gündür (ki) umudu kesti kâfirlik 25 etmiş kimseler dininizden 122 ; öyle ki haşyet 53 duymayın onlara; ve haşyet 53 duyun bana; bugün (ki) kemale erdirdim/tamamladım sizlere dininizi 122 ; ve kemale erdirdim/tamamladım üzerinize nimetimi; ve razı oldum sizlere İslam’ı 218 bir din 122 (olarak); öyle ki kim daraldı açlıkta meyletmeksizindir günaha; öyle ki doğrusu Allah Gafûr’dur 20 ; Rahîm’dir 2 .
Arapça: 672|5|3|حرمت عليكم الميته والدم ولحم الخنزير وما اهل لغير الله به والمنخنقه والموقوذه والمترديه والنطيحه وما اكل السبع الا ما ذكيتم وما ذبح علي النصب وان تستقسموا بالازلم ذلكم فسق اليوم ييس الذين كفروا من دينكم فلا تخشوهم واخشون اليوم اكملت لكم دينكم واتممت عليكم نعمتي ورضيت لكم الاسلم دينا فمن اضطر في مخمصه غير متجانف لاثم فان الله غفور رحيم
Türkçe Meal: Dışındadır * kimseler (ki) tevbe 33 ettiler önceden ki güç yetirirsiniz üzerlerine; öyle ki bilin ki Allah Gafûr’dur 20 ; Rahîm’dir 2 .
Arapça: 703|5|34|الا الذين تابوا من قبل ان تقدروا عليهم فاعلموا ان الله غفور رحيم
Türkçe Meal: Öyle ki kim tevbe 33 etti zulmü 257 * sonrasında; ve ıslah 316 oldu; öyle ki doğrusu Allah tevbe 33 eder onun üzerine; doğrusu Allah Gafûr’dur 20 ; Rahîm’dir 2 .
Arapça: 708|5|39|فمن تاب من بعد ظلمه واصلح فان الله يتوب عليه ان الله غفور رحيم
Türkçe Meal: Öyle ki tevbe 33 etmezler mi Allah'a karşı ve mağfiret 319 dilemezler mi O’na?; ve Allah Gafûr’dur 20 ; Rahîm’dir 2 .
Arapça: 743|5|74|افلا يتوبون الي الله ويستغفرونه والله غفور رحيم
Türkçe Meal: Bilin ki Allah şiddetlidir akabinde * ; ve ki Allah Gafûr’dur 20 ; Rahîm’dir 2 .
Arapça: 767|5|98|اعلموا ان الله شديد العقاب وان الله غفور رحيم
Türkçe Meal: Ve geldikleri zaman sana ayetlerimize 454 iman 47 etmiş kimseler; öyle ki de ki: "Bir selâm 98 sizlere; yazdı Rabbiniz 4 kendi nefsi 406 üzerine rahmeti 271 ; o kimse ki yaptı sizden bir kötülük cahillikle 489 ; sonra tevbe 33 etti sonrasında onun * ; ve ıslah 316 etti; öyle ki doğrusu O (Allah) bir Gafûr’dur 20 ; bir Rahîm’dir 2 .
Arapça: 843|6|54|واذا جاك الذين يومنون بايتنا فقل سلم عليكم كتب ربكم علي نفسه الرحمه انه من عمل منكم سوا بجهله ثم تاب من بعده واصلح فانه غفور رحيم
Türkçe Meal: De ki: "Bulamıyorum üzerime vahyedilmiş * (olan) içinde bir haram 318 edilen; bir yiyen üzerine (ki) yer onu; dışındadır ki olur (o) bir ölü; ya da akan bir kan ** ; ya da bir domuz eti öyle ki doğrusu o bir ricstir *** ; ya da bir fısk 38 (olarak) kendisiyle Allah'tan başkasına adanma yapılmış; öyle ki kim zaruri kalırsa aranır/bakınır olmaksızındır ve ne de taşkınlık yapmaksızındır; öyle ki doğrusu (senin) Rabbin Gafûr’dur 20 ; Rahîm’dir 2 .
Arapça: 934|6|145|قل لا اجد في ما اوحي الي محرما علي طاعم يطعمه الا ان يكون ميته او دما مسفوحا او لحم خنزير فانه رجس او فسقا اهل لغير الله به فمن اضطر غير باغ ولا عاد فان ربك غفور رحيم
Türkçe Meal: Ve O'dur yapan sizleri yere halifeler 65 *;ve yükseltti bir kısmınızı bir kısım üzerine dereceler (-le); belalandırmak 256 için sizleri sizlere verdiğinde; doğrusu (senin) Rabbin 4 seridir akabinde ** ; ve doğrusu O (Allah) mutlak bir Gafûr’dur 20 ; bir Rahîm’dir 2 .
Arapça: 954|6|165|وهو الذي جعلكم خليف الارض ورفع بعضكم فوق بعض درجت ليبلوكم في ما اتيكم ان ربك سريع العقاب وانه لغفور رحيم
Türkçe Meal: Dedi (Mûsâ): "Rabbim 4 ! Mağfiret 319 et bana ve kardeşime; ve sok bizleri rahmetine 271 ; ve sensin daha Rahîm 2 Rahîmlerin 2 ."
Arapça: 1105|7|151|قال رب اغفر لي ولاخي وادخلنا في رحمتك وانت ارحم الرحمين
Türkçe Meal: Ve kimseler (ki) yaptılar kötülükler; sonra tevbe 33 ettiler onun * ardından; ve iman 47 ettiler; doğrusu (senin) Rabbin 4 onun ** ardından mutlak Gafûr 20 ’dur; Rahîm 2 ’dir.
Arapça: 1107|7|153|والذين عملوا السيات ثم تابوا من بعدها وامنوا ان ربك من بعدها لغفور رحيم
Türkçe Meal: Ve ilan ettiği zaman (senin) Rabbin 4 (ki) mutlak gönderir onlara kıyamet 148 gününe kadar kimseyi 681 (ki) dayatır onlara azabın 681 kötüsünü; doğrusu (senin) Rabbin 4 mutlak seridir akabinde * ; ve doğrusu O mutlak Gafûr 20 ’dur; Rahîm 2 ’dir.
Arapça: 1121|7|167|واذ تاذن ربك ليبعثن عليهم الي يوم القيمه من يسومهم سو العذاب ان ربك لسريع العقاب وانه لغفور رحيم
Türkçe Meal: Öyle ki yiyin ganimet aldığınızdan * bir helal (olarak); bir iyi (olarak); ve takvalı 21 olun Allah'a; doğrusu Allah bir Gafûr’dur 20 ; bir Rahîm’dir 2 .
Arapça: 1229|8|69|فكلوا مما غنمتم حللا طيبا واتقوا الله ان الله غفور رحيم
Türkçe Meal: Ey nebi 132 *! Ellerinizdeki esirlerden kimseye de ki: "Eğer bilirse Allah kalbinizdeki bir hayırdır; verir (Allah) sizlere bir hayır sizlerden edinilenden ** ; ve mağfiret 319 eder sizlere; ve Allah bir Gafûr’dur 20 ; bir Rahîm’dir 2 .
Arapça: 1230|8|70|يايها النبي قل لمن في ايديكم من الاسري ان يعلم الله في قلوبكم خيرا يوتكم خيرا مما اخذ منكم ويغفر لكم والله غفور رحيم
Türkçe Meal: Öyle ki sonlandığı zaman haram aylar 34 ; öyleyse katledin 35 müşrikleri 36 her nerede buldunuz onları; ve tutun/alın onları; ve kuşatın/sınırlayın onları; ve oturup bekleyin onları her bir rasat yerinde/gözlem yerinde; öyle ki eğer tevbe 33 ettilerse; ve ikame 572 ettilerse salâtı 5 ; ve verdilerse zekâtı 10 ; öyle ki serbest bırakın yollarını onların; doğrusu Allah Gafûr'dur 20 ; Rahîm'dir 2 .
Arapça: 1240|9|5|فاذا انسلخ الاشهر الحرم فاقتلوا المشركين حيث وجدتموهم وخذوهم واحصروهم واقعدوا لهم كل مرصد فان تابوا واقاموا الصلوه واتوا الزكوه فخلوا سبيلهم ان الله غفور رحيم
Türkçe Meal: Sonra tevbe 33 eder Allah sonrasında bunun dilediği kimseye karşı; ve Allah bir Gafûr’dur 20 ; bir Rahîm’dir 2 .
Arapça: 1262|9|27|ثم يتوب الله من بعد ذلك علي من يشا والله غفور رحيم
Türkçe Meal: Olmaz bir sıkıntı zaaflılar üzerine; ve ne de marazlılar * üzerine; ve ne de kimseler üzerine (ki) bulamazlar infak 6 edecek (bir şey); nasihat ** ettikleri zaman Allah'a ve resûlüne 700 ; yoktur muhsinlerin 294 üzerine hiçbir yol *** ; ve Allah bir Gafûr’dur 20 ; bir Rahîm’dir 2 .
Arapça: 1326|9|91|ليس علي الضعفا ولا علي المرضي ولا علي الذين لا يجدون ما ينفقون حرج اذا نصحوا لله ورسوله ما علي المحسنين من سبيل والله غفور رحيم
Türkçe Meal: Ve Araplardan 772 kimi iman 47 eder Allah'a ve âhiret 774 gününe; ve edinir/tutar infak 6 ettiğini Allah’ın indinde/katında yakınlıklar; ve resûlün 418 * salâtlarını 142 (da); doğrusu o ** bir yakınlıktır onlara değil mi?; sokacak/girdirecek onları Allah rahmetinin 271 içine; doğrusu Allah bir Gafûr'dur 20 ; bir Rahîm'dir 2 .
Arapça: 1334|9|99|ومن الاعراب من يومن بالله واليوم الاخر ويتخذ ما ينفق قربت عند الله وصلوت الرسول الا انها قربه لهم سيدخلهم الله في رحمته ان الله غفور رحيم
Türkçe Meal: Hiç bilmezler mi ki Allah; O; kabul eder tevbeyi 33 kullarından; ve edinir/tutar * sadakaları 342 ; ve ki Allah; O; Tevvâb’tır 191 ; Rahîm’dir 2 .
Arapça: 1339|9|104|الم يعلموا ان الله هو يقبل التوبه عن عباده وياخذ الصدقت وان الله هو التواب الرحيم
Türkçe Meal: Ant olsun tevbe 33 etti Allah nebiye 780 karşı; ve muhâcirlere 716 ; ve ensâra 776 ; kimselere (ki) tabi oldular ona * zor/çetin sâatte 662 ; neredeyse eğilmesi sonrasında onlardan bir fırkanın ** kalplerin; sonra tevbe 33 etti *** üzerlerine; doğrusu O *** onlara bir Raûf’tur 15 ; bir Rahîm’dir 2 .
Arapça: 1352|9|117|لقد تاب الله علي النبي والمهجرين والانصار الذين اتبعوه في ساعه العسره من بعد ما كاد يزيغ قلوب فريق منهم ثم تاب عليهم انه بهم روف رحيم
Türkçe Meal: Ve geri bırakılmış üç kimseye karşı (da); ta ki dar geldiği zaman üzerlerine yer (tüm) genişlemişliğiyle * ; ve dar geldi üzerlerine kendi nefisleri 201 ; ve zannettiler ** ki olmaz bir iltica *** Allah’tan **** ancak O’nadır ***** ; sonra tevbe 33 etti ****** üzerlerine tevbe 33 etmeleri için; doğrusu Allah; O Tevvâb’dır 191 ; Rahîm’dir 2 .
Arapça: 1353|9|118|وعلي الثلثه الذين خلفوا حتي اذا ضاقت عليهم الارض بما رحبت وضاقت عليهم انفسهم وظنوا ان لا ملجا من الله الا اليه ثم تاب عليهم ليتوبوا ان الله هو التواب الرحيم
Türkçe Meal: De ki: "Şirk 71 koştuklarınızdan kimse mi başlatır * yaratmayı; sonra geri döndürür ** onu ** ?"; de ki: "Allah başlatır * yaratmayı; sonra geri döndürür ** onu *** "; öyleyse nasıl ayartılırsınız **** ?
Arapça: 1396|10|34|قل هل من شركايكم من يبدوا الخلق ثم يعيده قل الله يبدوا الخلق ثم يعيده فاني توفكون
Türkçe Meal: Ve eğer temas ettirse sana Allah bir zararı; öyle ki olmaz kâşif * ona ** O’nun *** dışında; ve eğer dilerse **** sana bir hayrı; öyle ki olmaz reddeden ***** fazlını 202 O’nun *** ; isabet ettirir **** onu ****** kullarından 46 dilediği kimseye; ve O **** Gafûr’dur 20 ; Rahîm’dir 2 .
Arapça: 1469|10|107|وان يمسسك الله بضر فلا كاشف له الا هو وان يردك بخير فلا راد لفضله يصيب به من يشا من عباده وهو الغفور الرحيم
Türkçe Meal: Ve dedi * : "Binin ona ** ; Allah'ın ismiyledir akması onun ** ve sabitlendirilmesi onun ** ; doğrusu Rabbim 4 mutlak ki bir Gafûr’dur 20 ; bir Rahîm’dir 2 ."
Arapça: 1512|11|41|وقال اركبوا فيها بسم الله مجريها ومرسيها ان ربي لغفور رحيم
Türkçe Meal: Ve mağfiret 319 dileyin Rabbinizden 4 ; sonra tevbe 33 edin O'na ki benim Rabbim 4 bir Rahîm’dir 2 ; bir Vedûd’tur 848 .
Arapça: 1561|11|90|واستغفروا ربكم ثم توبوا اليه ان ربي رحيم ودود
Türkçe Meal: "Ve beraat ettirir değilim nefsimi 201 ; doğrusu nefis 201 mutlak bir emredicidir kötülükle; dışındadır rahmet 271 ettiği Rabbimin 4 ; doğrusu Rabbim 4 bir Gafûr’dur 20 ; bir Rahîm’dir 2 ."
Arapça: 1647|12|53|وما ابري نفسي ان النفس لاماره بالسو الا ما رحم ربي ان ربي غفور رحيم
Türkçe Meal: Dedi * : "Güvenir miyim sizlere onun ** hakkında (ki) dışındadır güvendiğim gibi sizlere kardeşinize *** karşı önceden; öyle ki Allah hayırlı bir Hafîz'dir 613 ; ve O **** (ki) daha Rahîm’dir 2 Rahîmlerin 2 .
Arapça: 1658|12|64|قال هل امنكم عليه الا كما امنتكم علي اخيه من قبل فالله خير حفظا وهو ارحم الرحمين
Türkçe Meal: Dedi * : "Yoktur suçlama/paylama üzerine bugün; mağfiret 319 eder Allah sizleri; ve O ** daha Rahîm’dir 2 Rahîmlerin 2 .
Arapça: 1686|12|92|قال لا تثريب عليكم اليوم يغفر الله لكم وهو ارحم الرحمين
Türkçe Meal: Dedi * : "Yakında mağfiret 319 dileyeceğim sizlere Rabbimden 4 ; doğrusu O ** ; O ** (ki) Gafûr’dur 20 ; Rahîm’dir 2 ."
Arapça: 1692|12|98|قال سوف استغفر لكم ربي انه هو الغفور الرحيم
Türkçe Meal: "Rabbim 4 ! Doğrusu onlar * dalalete düşürdüler * insanlardan ekserisini/çoğunu; öyle ki kim tabi oldu bana ** öyle ki o bendendir; ve kim asilik etti bana ** öyle ki doğrusu sensin bir Gafûr 20 ; bir Rahîm 2 .
Arapça: 1784|14|36|رب انهن اضللن كثيرا من الناس فمن تبعني فانه مني ومن عصاني فانك غفور رحيم
Türkçe Meal: Haber ver kullarıma 46 ki ben; benim Gafûr 20 ; Rahîm 2 .
Arapça: 1849|15|49|نبي عبادي اني انا الغفور الرحيم
Türkçe Meal: Ve taşırlar ağırlıklarınızı bir belediye doğru (ki) asla olamazsınız ulaşanlar ona * ; nefislere 201 meşakkatle (olması) dışında; doğrusu Rabbiniz 4 mutlak bir Raûf’tur 15 ; bir Rahîm’dir 2 .
Arapça: 1906|16|7|وتحمل اثقالكم الي بلد لم تكونوا بلغيه الا بشق الانفس ان ربكم لروف رحيم
Türkçe Meal: Ve eğer saysanız nimetini Allah'ın hesaplayamazsınız * onu ** ; doğrusu Allah mutlak bir Gafûr’dur 20 ; bir Rahîm’dir 2 .
Arapça: 1917|16|18|وان تعدوا نعمه الله لا تحصوها ان الله لغفور رحيم
Türkçe Meal: Ya da tutar * onları bir korkuya karşı ** ; öyle ki Rabbiniz 4 mutlak bir Raûf’tur 15 ; bir Rahîm’dir 2 .
Arapça: 1946|16|47|او ياخذهم علي تخوف فان ربكم لروف رحيم
Türkçe Meal: Ta ki ulaştığı/vardığı zaman battığı yere Güneş’in; ve buldu onu (Güneş’i) uzaklaştı/çekip gitti/battı (Güneş) bir gözede/bir pınarda, bir çamur; ve buldu yanında onun (gözenin) bir kavim; dedik Ey Zülkarneyn! Ya ki azap edersin veya ki tutarsın onlara bir güzellik.
Arapça: 2224|18|86|حتي اذا بلغ مغرب الشمس وجدها تغرب في عين حميه ووجد عندها قوما قلنا يذا القرنين اما ان تعذب واما ان تتخذ فيهم حسنا
Türkçe Meal: Cezalandırması * içindir Allah’ın sâdıkları 182 sıddıklıklarıyla 551 ; ve azap etmesi içindir münâfıklara 26 eğer dilerse (Allah) ya da tevbe 33 etmesi içindir (Allah'ın) onlar üzerine ** ; doğrusu Allah oldu bir Gafûr 20 ; bir Rahîm 2 .
Arapça: 3555|33|24|ليجزي الله الصدقين بصدقهم ويعذب المنفقين ان شا او يتوب عليهم ان الله كان غفورا رحيما
Türkçe Meal: O (Allah) ki salât 22 eder sizlere; ve melekleri 150 (de) O'nun; çıkarmak için sizleri karanlıklardan aydınlığa/nura; ve oldu O (Allah) müminlere 27 bir Rahîm 2 .
Arapça: 3574|33|43|هو الذي يصلي عليكم ومليكته ليخرجكم من الظلمت الي النور وكان بالمومنين رحيما
Türkçe Meal: Ey nebi * ! Doğrusu helal kıldık 734 sana (senin) eşlerini ki ecirlerini ** verdiğin kimselerdir; yemininle malik olduğunu (ki) Allah'ın feyz verdiğindendir sana; ve amcanın kızlarını; ve halanın kızlarını; ve dayının kızlarını; ve teyzenin kızlarını (ki) seninle beraber hicret etmiş kimselerdir; ve müminât 493 bir kadını ki eğer hibe ettiyse *** kendi nefsini nebiye; eğer arzuladıysa nebi ki nikahlamayı 744 onu *** ; bir halistir/özgüdür sana müminlerin astından **** ; muhakkak bildik farz 497 kıldığımızı üzerlerine onların eşlerinde onların; ve sağ ellerini malik oldukları; olmaması içindir sana bir engel/yasak; ve oldu Allah bir Gafûr 20 ; bir Rahîm 2 .
Arapça: 3581|33|50|يايها النبي انا احللنا لك ازوجك التي اتيت اجورهن وما ملكت يمينك مما افا الله عليك وبنات عمك وبنات عمتك وبنات خالك وبنات خلتك التي هاجرن معك وامراه مومنه ان وهبت نفسها للنبي ان اراد النبي ان يستنكحها خالصه لك من دون المومنين قد علمنا ما فرضنا عليهم في ازوجهم وما ملكت ايمنهم لكيلا يكون عليك حرج وكان الله غفورا رحيما
Türkçe Meal: Ey nebi * ! Eşlerine; ve kızlarına; ve müminlerin kadınlarına de ki yakınlaştırsınlar üstlerine cilbablarından 730 ; işte bu daha yakındır ki arif ** olunurlar; öyle ki eziyet *** edilmezler; ve oldu Allah bir Gafûr 20 ; bir Rahîm 2 .
Arapça: 3590|33|59|يايها النبي قل لازوجك وبناتك ونسا المومنين يدنين عليهن من جلبيبهن ذلك ادني ان يعرفن فلا يوذين وكان الله غفورا رحيما
Türkçe Meal: Azap 426 etmesi içindir Allah’ın münâfık 26 (erkeklere) ve münâfık 26 (kadınlara); ve müşrik 36 (erkeklere) ve müşrik 36 (kadınlara); ve tevbe 33 etmesi (içindir) Allah'ın mümin 27 (erkeklere) ve mümin 27 (kadınlara) karşı; ve oldu Allah bir Gafûr 20 ; bir Rahîm 2 .
Arapça: 3604|33|73|ليعذب الله المنفقين والمنفقت والمشركين والمشركت ويتوب الله علي المومنين والمومنت وكان الله غفورا رحيما
Türkçe Meal: Dışındadır * kimseler (ki) rahmet 271 etti Allah; doğrusu O ** ; O'dur ** Azîz 37 ; Rahîm 2 .
Arapça: 4454|44|42|الا من رحم الله انه هو العزيز الرحيم
Türkçe Meal: Ey iman 47 etmiş kimseler! Sakının/uzak durun çoğu zandan 314 ; doğrusu bir kısmı zannın 314 günahtır; ve casusluk yapmayın/gizlice bilgi edinmeye çalışmayın; ve gıybet 315 etmesin bir kısmınız bir kısmı; sever mi biriniz ki yer ölü kardeşinin etini?; öyle ki iğrenç/tiksindirici buldunuz onu; ve takvalı 21 olun Allah'a; doğrusu Allah Tevvâb’tır 191 ; Rahîm’dir 2 .
Arapça: 4622|49|12|يايها الذين امنوا اجتنبوا كثيرا من الظن ان بعض الظن اثم ولا تجسسوا ولا يغتب بعضكم بعضا ايحب احدكم ان ياكل لحم اخيه ميتا فكرهتموه واتقوا الله ان الله تواب رحيم
Türkçe Meal: Belki de Allah ki yapar sizlerin arasında ve onlardan düşmanlık ettiğiniz kimseler arasında bir sevgi/duygusal yakınlık; ve Allah bir Kadîr’dir 177 ; ve Allah bir Gafûr’dur 20 ; bir Rahîm’dir 2 .
Arapça: 5155|60|7|عسي الله ان يجعل بينكم وبين الذين عاديتم منهم موده والله قدير والله غفور رحيم
Türkçe Meal: Ey nebi 132 *! Geldiği zaman sana mümin 27 kadınlar biat 745 etsinler sana karşı ki şirk 71 koşmazlar Allah'a bir şeyi; ve çalmazlar; ve zina etmezler; ve katletmezler 35 evlatlarını; ve gelmezler yalan suçlamayla (ki) iftira 883 atarak elleri arasında ve bacakları arasında; ve isyan etmezler sana bir maruftakine 291 ; öyle ki biat 745 et onlara ** ; ve mağfiret 319 sun onlar ** için Allah’a; doğrusu Allah bir Gafûr’dur 20 ; bir Rahîm’dir 2 .
Arapça: 5160|60|12|يايها النبي اذا جاك المومنت يبايعنك علي ان لا يشركن بالله شيا ولا يسرقن ولا يزنين ولا يقتلن اولدهن ولا ياتين ببهتن يفترينه بين ايديهن وارجلهن ولا يعصينك في معروف فبايعهن واستغفر لهن الله ان الله غفور رحيم
Türkçe Meal: Ey nebi * ! Niçin haram 739 kılarsın Allah'ın sana helal kıldığını (ki) aranırsın/bakınırsın eşlerinin rızasına?; ve Allah bir Gafûr’dur 20 ; bir Rahîm’dir 2 .
Arapça: 5228|66|1|يايها النبي لم تحرم ما احل الله لك تبتغي مرضات ازوجك والله غفور رحيم
Türkçe Meal: Doğrusu Rabbin 4 bilir ki sen dikelirsin/ayağa kalkarsın gecenin 171 üçte ikisinden yakınına; ve yarısında onun (gecenin); ve üçte birinde onun (gecenin); ve bir grup/tayfa (da) seninle birlikte (olan) kimselerden; ve Allah takdir eder/ölçeklendirir geceyi 171 ve gündüzü 170 ; bildi ki asla sayamazsınız/kapsayamazsınız onu; öyle ki tevbe 33 etti sizlere; öyleyse okuyun/çalışın kolay geleni Kur'ân’dan; bildi ki olacak içinizden hastalar; ve başkaları, darbederler/vururlar (ayakları) yerde/yeryüzünde; aranırlar/bakınırlar fazlından/lütfundan Allah'ın; ve başkaları, katlederler 35 Allah yolunda; öyleyse okuyun/çalışın kolay geleni ondan * ; ve ikame 572 edin salâtı 5 ; ve verin zekâtı 10 ; ve borç verin 123 Allah'a; güzel bir borç 123 ; ve taktim ettikleriniz/verdikleriniz hayırdan kendi nefsiniz içindir; bulursunuz onu Allah’ın indinde/katında; o (borç) hayırlıdır; ve en büyük bir ecirdir 820 ; ve mağfiret/bağışlanma dileyin Allah'tan; doğrusu Allah Gafûr'dur 20 ; Rahîm'dir 2 .
Arapça: 5493|73|20|ان ربك يعلم انك تقوم ادني من ثلثي اليل ونصفه وثلثه وطايفه من الذين معك والله يقدر اليل والنهار علم ان لن تحصوه فتاب عليكم فاقروا ما تيسر من القران علم ان سيكون منكم مرضي واخرون يضربون في الارض يبتغون من فضل الله واخرون يقتلون في سبيل الله فاقروا ما تيسر منه واقيموا الصلوه واتوا الزكوه واقرضوا الله قرضا حسنا وما تقدموا لانفسكم من خير تجدوه عند الله هو خيرا واعظم اجرا واستغفروا الله ان الله غفور رحيم
Türkçe Meal: Doğrusu O * ; O * başlatır ** ; ve geri döndürür***.
Arapça: 5920|85|13|انه هو يبدي ويعيد